Yeni Bir Film…
Yüzünü bile görmediğim bir doktora güvendim. İçimdeki umudu o besledi. Ona durumumu anlatınca “Gel bir muayene edelim” demesi bile anne kıvamındaydı.
27 CD4 ile ilk defa yüzünü göreceğim sadece telefonda konuştuğum doktorun kapısının önündeyim. Yanımda hala hastalığımdan haberdar olmayan annem var. Kendi kafasından benim kanser olduğumu düşünse de açıklamadım. Nefes alamama şikayetim olduğu için zatürree hatta tüberküloz olarak bildi beni bugüne kadar. Hala da öyle biliyor…
Doktoruma da annemin durumdan haberdar olmadığını söyledim. Sağ olsun hastanede kaldığım 4 gün boyunca ve beni her gün ziyarete gelen annemin yanında en ufak bir pot kırmadı. Ne kendisi ne asistanları nede hemşireler. Konu bu noktaya gelmişken bir şeyin altını çizmek istiyorum. Biz HIV Pozitifler için en önemli olan konulardan biri sağlık konularında mahremiyetimizin korunmasıdır. Özellikle sağlık çalışanlarına bu konuda oldukça büyük bir görev düşmekte. Sağ olsunlar, kaldığım bu hastanede herkes benim mahremiyetime saygı duydu.
Bu arada son nefesimi vereceğimi düşündüğüm anda buldum doktorumu. Odasına girdim hikayemi hızlıca anlattım. Hemen bir yerleri aradı ve benim hastaneye yatışım için işlemlere başladı…
Böyle bir doktorum olduğu için şanslı mıyım? Yoksa böyle bir hastalığım olduğu için şanssız mıyım? Bu konuda o dönemde pek karar verememiştim.
Ben hastaneye yatırıldım, İkinci defa hastanede yatacaktım. Daha öncesinde Amerika’da bir gece hastanede kalmak zorunda kalmıştım. Türkiye’de ise ilkti ve inşallah son olacaktı.
Ne kadar kalacağım belli değildi…
Doktor bile bir Şey söylemedi. Belki 1 hafta belki 1 ay belki daha da uzun. Ancak yeni kabul edildiğim iş yerime 15 gün sonra başlayacaktım.
15 günde iyileşmeliydim…
İyileşmeliydim ki hayata tutunayım, çalışayım, okulum bitsin, kep atayım ve diplomamı alayım…
Yanımda 70 yaşında tonton bir dedecik yatıyor ama benden daha genç yerinde duramıyor. Fıldır fıldır hastanede dönüyor. Beni güldürmek için hikâyeler anlatıyor. Egeli olduğu için şivesi de anlattıklarına bambaşka bir güzellik katıyor. Annem, anneannem, dedem beni her ziyarete gelen dedeyle muhabbet ediyor halini hatırını soruyorlardı ve akşam beni renkli gözlü minik dedecik e emanet edip gidiyorlardı.
Hemen kanlarım alındı testler bir de bu hastanede yapılacaktı ve CD4 değerlerime bakılacaktı. İlk gece ateşlendim hem hastaydım hem de hastanede yatacak olmanın verdiği bir huzursuzluk vardı.
Doktorum benim endişeli halimi görünce Pozitif Yaşam Derneği’nden birkaç kişinin beni ziyaret edeceğini onlarla konuşursam rahatlayacağımı hatta bir psikiyatrın beni ziyarete geleceğini söyledi. Her şeyi düşünüyordu bu doktor…
Bana bir tek ona inanmak ve umudumu kaybetmeden biran önce iyileşmek kalıyordu sanırım.
Hastaneye yattığım günün sabahında kanım alındı ve akşamüzeri CD4 değerim çıkmıştı. Bir heves gittim sonucumu aldım. Belki önceki yanlıştır önceki diyerek sonucumu aldım. Hesaplama yöntemini biliyordum ve oracıkta hesaplayıverdim. Sonuç 22 idi. 1 haftada 27’den 22’ye düşmüştü CD4 değerim…
İşte o zaman o koridor bitmedi benim için. Odaya kadar yürümek azap gibi geldi. Filmlerde olur ya hani hastane koridorları görüntüsü. İşte en acıklı filmin başrol oyuncusuydum o anda. Ve bu film zaman içinde çok güzel bir filme dönüşecekti…
Deniz Türk