Beni aşağılayarak “sen HIV pozitifmişsin, yani AIDS olmuşsun” dedi. (Bölüm 3)
Bölüm 3 (yıl 2007)
Oturduğumuz kafede Saadet nasıl HIV tanısı aldığını ve travmasını anlattı. Aman aman… Kadıncağıza neler yaşatmışlar. Bunları özellikle yazmamı istedi…
1 yıl önce Saadet’i yaşadığı bir sorundan dolayı özel biHr hastanenin yoğun bakıma almışlar. Kendisi de bu hastanenin yıllardır sürekli hastasıymış. Hemen hemen tüm personelini tanırmış. Yoğun bakımda Saadet’ten sürekli kan alıp, bir türlü kendisine ne olduğuna dair bilgi verilmiyormuş. İşin en gıcık tarafı da kolunda kan yolunun tıkanmasına ve kolunun şişip canının çok acımasına rağmen hiçbir hemşirenin gelip iğneyi çıkartmak istememesiymiş.
“Hemşirelerin olduğu yeri görüyorum, hepsi birbirine omuz silkiyor ve hiç biri gelip iğneyi çıkartmak istemiyor. Susadım,… yanıyorum… su istiyorum kimse gidip almıyor, tuvalete gitmem gerekiyor kimse götürmüyor, ne akrabalarımın yanıma girmesine, ne de benim çıkmama izin veriyorlar. ‘Neler oluyor?’ diyorum kimse bir şey söylemiyor. Kimse yanıma dahi sokulmak istemiyor, gelmiyor. Sonra baş ucumda kocaman bir kağıtla astıkları “Adli vaka” yazısını gördüm !!! (Ne kötü bir andır) “Neler oluyor?” dedim kendi kendime. Benim bulaşıcı bir hastalığım olsa beni burada yatırmazlar, herhalde karantinaya alırlar, diye düşünüyorum. Bu arada hasta bakıcı gelip “sen yalnız mı yaşıyorsun?” diye bana sorular soruyor, tersliyorum. Bir yandan da anlam veremiyorum” diyor.
Veeeee esas bomba kısmı; orada çalışan bir personel yanına gelip, beni aşağılayarak ‘sen HIV pozitifmişsin, yani AIDS olmuşsun, bu sadece cinsel yolla geçer” demiş. Saadet neye uğradığını anlayamadan yorganı çekmiş kafasına ve 4-5 saat öylece kalakalmış. “O kadar çok utandım ki anlatamam, susadım su isteyemiyorum, sıkıştım tuvalete gidemiyorum, bana neler olacağını bilmiyorum” diyor… anlatırken de o inci tanesi yaşları dökülüveriyordu…
Ailesi çok destek olmuş. Yengesi… yeğenleri…
Ama Saadet bırakın çevrenin ayrımcılığı ve damgalamasını, o önce kendini çok dışlamış ve kabul edememiş. Yeğeni onu doğru geldiğinde “bana yaklaşma” diye ikaz ediyormuş. Çünkü ona zarar vermekten çok korkuyormuş.
Takibe başladığı doktor da tüm bilgilendirmeleri yanlış ve korkutarak yapmış kendisine. Neden sonra hastanesini ve doktorunu değiştirmiş. Çoookkk çoookkk sonraları HIV ve AIDS’in arasında ki farkı, sosyal hayatta bulaşmayacağını…….. vs öğrenmiş, rahatlaşış.
Artık, çok şükür ki Saadet anlattığı ilk zamanlarında ki gibi değil, yarınlarına çok daha umutla bakıyor / bakabiliyor…
Saadet’cim gülmek çok yakışıyor sana…
Sen ağlama, hep gül… Çünkü gülerken gözlerinin içi de gülüyor…
Bırak hayat da seninle birlikte gülsün… Ağlayarak kaybedeceğimiz zamanımıza yazık!
Bizim yarınlarımız gülmek için olsun… Satır aralarında o kadar çok kelimelerimiz bitiyor ki bazen, kimseler farkında bile değilken… Şu an ‘yaşam’ diye güzel yazan bir kalemimiz varken elimizde, ne diye rengarenk, gülen öykülerimizi yazmayalım ki…
Yaşam akıyor… Biz bu HIV denizinde yüzüyorsak eğer, dibe batmak için değil, sahile doğru ve güneşi görebilmek için kulaç atmalıyız!…
Tüm HIV ile yaşayanlar, gelin hep birlikte sahile ve güneşe doğru yüzelim…
Sevgi Yılmaz