HIV Pozitif Hayatın Günlüğü

Archive for Ocak, 2013

HIV pozitif bir arkadaş evlenince….

Uzun zamandan sonra yeniden merhaba!

Sizlerle hikayemi kısa bir şekilde paylaştıktan sonra bir süre sessiz kaldım. Ancak bugün sessizliğimi sizlerin daha önce okuduğu bir düğün haberi için bozdum.

Evet, ben de oradaydım!

Sevgili dostum Sevgi Yılmaz’ın düğünündeydim.

Ben kendisi için çok mutlu olsam da bundan daha çok bir HIV pozitifin evlenebilmesinden ve bunu görebilmekten ötürü çok mutluyum. Yıllardır hep derdik “HIV pozitifler evlenebilir” diye ama o gün karşımda kanlı canlı bu olayı görmek beni çok ama çok mutlu etti.

Her ikisi için de gerçekten çok mutluyum. Bu olay bence hepimize bir şey gösteriyor.

HIV/AIDS aslında aşka engel değil. Evliliğe ve çocuk sahibi olmaya hiç engel değil. Aslında tek engel bizim beynimizde. Birçok HIV pozitif arkadaşoın genelde ilk tanı aldıkları dönemde geleceğe yönelik kaygıları olduğunu biliyorum. Bu aslında hemen herkesin başından geçen bir süreç belki.

Ama Sevgi Yılmaz’ın hikayesi bize HIV pozitif olmanın hayatın hiçbir anı için bir engel olmadığını gösteriyor. Ve şüphesiz bu düğünden çıkacarağımız çok ders var!

Türkiye’nin En Çok Okunan Blogu: Pozitif Günlük

Pozitif Günlük Türkiye’nin En Çok Okunan Blogu Oldu

HIV/AIDS ile yaşayan insanların hayatlarını ve deneyimlerini paylaştıkları alanında ilk ve tek olan Pozitif Günlük 150.000 okuyucuya ulaşarak Türkiye’nin en çok okunan blogu oldu.

okan aksu

2011 yılından bu yana yayında olan ve HIV/AIDS ile yaşayan bireylerin hayatlarını, tecrübelerini anlattıkları Pozitif Günlük kısa sürede inanılmaz bir okuyucu kitlesine ulaştı. Yayına girdiği ilk aydan itibaren kamuoyunun dikkatini üzerine çeken Pozitif Günlük 150.000’in üzerinde okuyucuya ulaşmış oldu.

Konu ile ilgili olarak bilgi veren Pozitif Günlük editörü Okan Aksu Türkiye’de sosyal medya alanında blogların hak ettiği ilgiyi görmediğini belirtti. Sözlerine “Ancak Pozitif Günlük diğer bloglardan farklı olarak, kısa zamanda birçok insanın ilgisini çekti ve düzenli bir okuyucu kitlesine ulaştı. Türkiye’de blogların bu kadar çok okuyucuya ulaşması aslında beklenilen bir durum değil. Bu yüzden oldukça mutluyuz” şeklinde devam etti.

Proje sorumlusu Çiğdem Şimşek, amaçlarının HIV/AIDS ile yaşayan bireylere yönelik ayrımcılığı kırmak HIV pozitif bireylerin sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebileceklerini herkese göstermiş oldu” dedi.

Blog yazarlarından Fatih Egelioğlu blogun insanlara HIV/AIDS ile ilgili olarak doğru bilgiler veren bir kaynak olduğunu söyledi. “Pozitif Günlük, hem HIV/AIDS ile yaşayan bireyler hem de toplumun tüm kesimleri için inanılmaz bir kaynak. “Doğru bilgi boşluğu”nu dolduran bir adres. Sosyal medyada yakaladığımız bu başarıdan dolayı çok mutluyuz” dedi.

Pozitif Günlük ile ilgili bilgi veren Okan Aksu, çalışmanın bundan sonra kitaplaşacağını aynı zamanda yeni yazarlar ile daha da zenginleşeceğini belirtti. 2011 yılında Turkcell Blog Ödülleri yarışmasında halk ve juri oylaması ile yılın en iyi kişisel blogu seçilen Pozitif Günlük, Pozitif Yaşam Derneği tarafından destekleniyor.

www.pozitifgunluk.com

Genç Bir Kız

Aklıma yıllar öncesi geldi

Bir arkadaşımla yürüyorduk… Karşıdan gelen bir genç kız çarptı gözüme, gülüyordu ve kendi kendine konuşuyordu. Arkadaşıma dönerek onu gösterdiğimde, “Ahhh!” diyerek el salladıona.Vesonra da yaklaştılarbirbirlerine, ben de peşisıra.

Genç kız gayet enerjik görünüyordu. Sırtında birçanta, elinde bir simit ve kalem ve kağıt. Kara kalem çiziyormuş oturup bir yerlerde. Sonra konuşma ilerledikçe, arkadaşımın ona sorduğu soru sonrasında, “İyiyim ama ilaçlar ile ilgili sorun yaşıyorum bazen. İlaçlarsız, imkansız!…” deyişini tam anlayamamıştım. Arkadaşıma döndüğümde, birşey söylemedi ama, genç kız “Ben HIV Pozitif’im deyiverdi!… Şaşırmıştım ve hüzünle karışık, korku, şevkat ve buna benzer birçok farklı duygu sardı içimi…

uc3a7an-zeplinler

Bu arada bulunduğumuz yerin Türkiye olmadığını da belirtsem iyi olur. Orada ilaçlarla ilgili sorunlar yaşanıyordu. O kız ise doğduğundan beri HIV Pozitif’ti. Hiç negatif bir hayatı olmamıştı. Çocukluğundan beri once şurup, sonra da hap olarak aldığı günlük ilaçlarla yaşamaya alışıktı. İki kere ilaç kombinasyonu, kazandığı direnç nedeniyle değiştirilmişti. Onlar da ilaç bulamadığında meydana gelmiş ve şimdiki kombinasonunu da kaybemek istemiyordu.

Çocukluğundan beri yaşadığı şehrin dışın açıkmadığına inanamamıştım. İlaçları çoğu zaman aylık olarak dağıtıldığından ve geliştirdiği korkular yüzünden, bunu gözealamadığını söylemiş. Şimdilerde ilaçlarını üçaylık olarak alsa da, alışkanlığını bozmadığından bahsetmişti.

Okullarda ayrımcılığa uğramış, çoğunlukla arkadaşı olmamış. Çevresindekiler statüsünü bildiği için, dışlamışlar. İşte buymuş onun kendi kendine konuşması ve en iyi arkadaşının artık kendisi olması. Hatta kendine yaptığı espirilere güler olması bundanmış.

Çok zeki olduğu anlaşılıyordu. Statüsünü kabullenmiş kabullenmesine de, şu an çektiği işsizlik problemi yüzünden de, aç uyumaya da alışmış. Ailesinin nerede olduğunu merakettiniz belki. Annesi zaten o küçükken vefatetmiş. O zamanlar kürtaj yasak olduğundan, kürtaj olamayan annesinden almış HIV’i… Annesinin nereden aldığını ise sorduğu kimse bilmiyormuş. Zaten artık çok da önemi yokmuş bunu öğrenmek, belli bir sure merak ettikten sonra.

Benim HIV ile tanışmam böyle olmuştu. İlk defa HIV Pozitif birin itanımıştım. Sonra bir yerde üçümüz oturup, konuşmuştuk. Elimi ona uzattığım, yanaklarından öptüğüm için şimdi kendimle gurur duyuyorum. Çok kısa bir tereddütten sonra, atlatmıştım korkumu. Sonra da içimde ona karşı oluşan duygu sanırım acıma ile kıvılcımlanan, ancak sonra şevkate dönen ve daha sonra da yeni duruma alışarak normalleşen bir duyguydu. Sonra bir güzel yemek yedik. Patlayasıya kadar. Hesabı arkadaşımla ben ödemiştik. Olsun, o genç bir kızdı ve biz büyüklerin bunu yapması normaldi. TekTürk ben olsam da, arkadaşım da bizden aşağı kalmayan bir el açıklığına sahip biriydi işte. Muhabbet uzadı v euzadı… Sonrasında sinema…

Sineme sonrası onu evinebırakmıştık. Arada mailleşiyorduk. Uzun süredir ondan mail almıyorum ama arkadaşım bir kaç kere daha rastlamış ona.

Aklıma geldi yine ilk tanıdığım HIV Pozitif bir kişi ve ona karşı davranışım sayesinde şu aralar kendimle gurur duyuyorum. Şimdilerde beklediğim anlayışı gösterdiğim için gururluyum. Aslında ne kadar da normal ve olması gereken bir davranışmış, Gurur duymak ne kadar doğru bilmesem de, sizden saklayamam bunu. Ailemdeki birkaç kişi ve özellikle “Yaşayan Kütüphane Organizasyonu”nu düzenleyen genç arkadaşların tutumları da farklı değildi.

O zaman bir negatif olan ben, şimdi bir HIV ile yaşayanım. O zaman bir HIV ile yaşayana davranışım, şu an başkalarından bana karşı beklediğim artık. Ve o zaman duygularımı ve mantığımı bir kenera bırakmadığım için, şimdi daha çok hakediyormuşum gibi bunu.Ve en önemlisi, hiç ummadığı bir durum bir gün her bir insanı bulabilirmiş.

Fatih Egelioğlu

www.facebook.com/fatihegelioglu

http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/

skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

CD4 ve Direnç Testi Serüveni

Pozitif yaşam derneğinden aldığım bilgiler doğrultusunda ilk halletmem gereken şeyin sosyal güvence olayını çözmem gerektiğiydi bu doğrultuda araştırmalarım sürmekteydi, o zamanlarda derslerim de sunum haftasına denk geldiğinden dolayı bir süreliğine sosyal güvenceyi askıya alıyordum ve öylece yaşamaya başlıyordum, ne CD4 sayımı biliyorum ne de viral yükü tek bildiğim pozitif olduğum idi. Tabii Hiv pozitif olduğumu öğrendikten sonra çok samimi olduğum 2 kişi ile de durumu paylaşıyorum, ilk tepkileri olumlu biraz şaşırmalarına rağmen ama 1 aylık süre içinde iletişim nedense zaman içinde kopmaya başlıyor, her gün aranan her gün mesajla taciz edilen ben, artık mesajların sayısı günden güne azalıyor aramaların sayısı da bir o kadar azalmaya başlıyordu.

Günlerden 15 Ocak benim doğum günüm, telefonu şarja takmıştım, telefon çalıyor, koşa koşa yan odaya gidiyorum sevdiğim birisidir diye, belki aşık olduğum kişi arıyordur diyerek heyecanlandım, o da ne numara kayıtlı değil ve İstanbul’dan aranıyorum, merak edip açıyorum, zarif bir ses nasılsın, müsait misin konuşmaya diyerek söze başlıyor, evet arayan pozitif yaşam derneğinden birisi, ben doğum günümde pozitif olmadan önce her saat başı arayıp halimi hatırımı soran kişi değil ya da günde 50 mesaj atmadan rahat edemeyen kişi de değil arayan, Pozitif Yaşam Derneği!

Pozitif yaşam derneği arayıp sosyal güvencemi halledip halletmediğimi soruyordu, bense halledemediğimi okuldan daha ayrılamadığımı söylüyordum, daha sonra internette aidsvebiz.com adlı forum sayfasını buluyorum, ücretsiz yaptırmanın yolları var mı diyerek yazıyorum, yazdıktan hemen sonra birkaç kişi özelden mesaj atarak beni teselli ediyor ve ardından yine Pozitif Yaşam Derneğinden bir ağabeyimiz mesaj atarak telefon numarasını bırakıyor, “sen gel o kalan testleri burada yaptıracağız” diyerek, aradan bir iki gün geçtikten sonra tekrar İstanbul yollarına düşüyorum Anadolu’nun küçük bir şehrinden…

Tekrar Pozitif Yaşam Derneği’ne gidip ağabeyimizle konuşuyorum. CD4 testinin ucuz olduğunu 35-40 lira gibi bir ücretle yakında ki bir laboratuvarda yaptırabileceğimi söylüyor, hemen zaman kaybetmeden bahsettikleri yere gidip kanı veriyorum ardından tekrar derneğe gidip bu kez bir bayan ve ağabeyimiz ile Marmara Üniversitesi’nin o dönemde uyguladığı bir araştırma kapsamında direnç testlerini ücretsiz yaptığından bahsedip oraya gidiyoruz. Hastaneye varmadan önce ağabeyimiz bir kafeye götürüp yemek ısmarlıyor ama ben de iştah olmadığı için yemiyorum, onların yemesini bekliyorum ve yemeği yedikten sonra hastaneye giriyoruz, kanları veriyoruz ardından hastaneden çıkarken ağabeyimize telefon geliyor, telefonu eden ise Pozitif Yaşam Derneği, benim CD4 sayım belli olmuş, onu bildirmek için arıyorlar.

Onlar konuşurken benim hala bir umudum var, negatif çıkma umudu, ağabeyimizin söyleyeceklerine odaklanıyorum ama telefonda konuşurken pek sevindirici bir haber almadığı belliydi, ben içimden şunu demesini bekliyorum; “yalancı pozitif çıkmış senin test sonucun, bir de buraya kadar boşu boşuna geldik senin yüzünden” demesini beklerken ağzından çıkan ilk kelime “ilaç” oluverdi. Haliyle anlamadım ne demek istediğini, “pardon abi anlamadım”? dedim kendisine, o da CD4’ün çok düşük olduğunu ( 230) hemen ilaca başlamam gerektiğini söyledi.

Hava kapalı, ağabeyimizin işi olduğundan dolayı beraber geldiğimiz ablamız ile derneğe dönüyoruz, yağmurlu, kasvetli bir hava var, ben havaya bakıyorum, sanki parçalanmış bedenimin dışa vurmasıydı bu hava…( hiç sevmem öyle havaları da…) Yaklaşık 1 saat falan sürdü sanıyorum derneğe ulaşmamız, ama o süre sanki 1 yılmış gibi geldi bana, yanımda ki ablamız beni teselli ediyor, “Korkma! İlaca başlayınca tekrar yükselir değerlerin” diyor, ama elden ne gelir, dışarıda şimşek çaktıkça sanki virüsler vücudumu parçalıyormuş gibi hissediyordum…

Derneğe geldikten sonra CD4 sayımı gösteren faksı alıp yola koyuluyorum. O dönem de pozitif olduğumu öğrenen x kişisi de artık benimle konuşmayı bıraktığı için İstanbul’da haliyle kalacak yer, kafamı dinleyecek bir yer olmadığında, hemen yola koyulup gidiyorum. Nedense o gün hiç yolculuk yapasım gelmemişti, sadece o soğuk havada sıcak bir yerde uyumak istedim, bu yüzden yolculuk işkence gibi geldi. Artık elimde CD4’ümü gösteren belge ile trenle cufcuf yaparak istanbul’u terk ediyordum…

Artık pozitif ve CD4 sayısını bilen birisiydim. Şairin dediği gibi, merdivenlerden yavaş yavaş çıkıyordum…

SEVGİ,SAYGI VE DAYANIŞMA

Bugün sadece hayattaki beklentilerimden yana ne kadar bencil olduğumu fark ettim.

Sadece bende dert, keder yoktu. Sadece ben acı çekmemiştim. Dünyada acı ve çile çeken o kadar çok insan var ki, ben sadece kendim için dua ederken belki onlar için edeceğim dualar öncelikle kabul olacaktı. Ben bir HIV pozitifim!

Evet, bununla gurur duyuyorum!

Hayatımda pişman olmadığım tek varlığım bu neden mi ? Çünkü varlığını hissettirmiyor bile günlük yaşamda ne HIV pozitif olduğumu…

Sadece istediğim ve istemediğim nedir nelerdir bunları düşünüp hayatımdaki gereksiz düşünceleri atıyorum. Henüz 20 yaşındayım ve hayatın bu buzlu yorganını üzerime sonuna kadar çektim. Korkmuyorum hatta üzülmüyorum da çünkü sizler varsınız ben belki birileri için dua etmeyi ihmal ediyorumdur biliyorum ama bildiğim bir diğer şey de sizin benim ve bizim için sonsuza dek ettiğiniz ve edeceğiniz dualardır. Bugün ben hayatıma devam edip mutluluğumu, sevincimi, hislerimi sizinle paylaşma gereksinimi duyuyorsam sebebi sizsiniz…

Ve biliyorum ki HIV bizi hayata daha çok bağlıyor ve kendimize değer vermeyi öğretiyor… HIV’den korkmuyorum. Korktuğum tek şey HIV’i bize öcüymüş gibi tanıtan, öleceğimizi hatta sürünerek öleceğimizi anlatıp bizi hayattan koparan o insan tanımını bile alamayan almayı hak etmeyen mahluklardır. Bu konuda POZİTİF YAŞAM DERNEĞİ ne katkılarından ve doğru bilgilerinden ötürü sonsuz minnet ve teşekkürlerimi sonuyor ve bir borç olarak biliyorum…

Sizleri seviyorum pozitif yaşam derneği ve danışmanları…. Haaaa, bir de editörümüz OKAN AKSU’yu…

Emir Arda

Yaşayacağız

Tıp çok gelişti ve artan hızla gelişiyor. Ancak bu kadar hızla yol alırken bilim, insan önyargıları, yine kendi türüne kıymakta. İnsanın, insanı yemesi nasıl ki yamyamlıksa, önyargılarla virüse teslim olmamış hayatların sönmesine neden olmak da aynı… Oysa aynı etten ve kemikten, aynı düşünce ve duygudan yapılı türdeşlerine, bu kadar eziyet eden yaratık var mı dünya üzerinde. Sanki hiç onu bulamazmış gibi sorunlar, sanki HIV ile yaşayanlar, engellilerı yok sayan, yerlerini  toplum dışına itenlerin ayakları hiç takılmazmış veya takılmayacakmış gibi…

 Bus-shelter-male2
İnsan, iyi veya kötü olmayı tercih eder… Siz insana kıymayı tercih etmeyin… Yaralar yeterince derin… Bir ilaç gibidir sevgi ve hoşgörü, el uzatmak veya hiç değilse iteklememek uçurumdan aşağıya, insanlıktır…
İnsanın insana yaptığı eziyeti, insan olan yapmaz!!! Bari siz yapmayın!!!
Damgalamaya, ayrımcılığa karşı durup, yücelin!!!
Biz virüse teslim olmadık, olmayacağız…
Fatih Egelioğlu
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Sevgili HIV; Yıl dönümümüz kutlu olsun…

“Yıllar önce… 11 Ocak 2005… günlerden Salı…

İstanbul’da insanı kesen buz gibi bir hava…

16 kilo vermiş, hastanede yatalak vaziyette yararken doktorum bana HIV pozitif olduğumu açıkladı! Odada, bedenimde buz gibi bir hava…

Ve yıllar sonra… Bugün…

AIDS evresinde tanı almış ve birkaç aya kalmadan sağlığını geri kazanmış biri olarak sağlıklı, mutlu ve aşık bir şekilde HIV ile yaşıyorum… Bundan sonrada ilaçlarımı aldığım sürece doğal yaşam süremi kaliteli yaşayacağımı biliyorum…”

Pozitif Günlük’e yazmaya başladığımda bu satırlar ile tanıdınız beni. Tarihe bakacak olursanız, evet bugün “HIV tanısı alma yıl dönümüm” 🙂

“İnsan bunun yıl dönümünün nesini kutlar” dediğinizi duyar gibiyim. Hatta benim ucundan çatlak olduğumu da düşünebilirsiniz.

İkisinde de haklısınız 🙂

HIV tanısı almak hayatımda ciddi bir dönüm noktası oldu. Elbette kolay değildi. Ama hiçbir şeyin sonu da değildi. HIV tanısının bana en iyi öğrettiği şey; hayatta  tehlike olarak tanımadığımız şeyleri fırsata çevir/mek/ebilmek oldu.

Enfekte olalı 15, pozitif olduğumu öğreneli ise tam 8 yıl oldu. Geç tanı almam ve dolayısı ile geç tedaviye başlamam nedeniyle pek çok fiziksel zorluklar yaşadım. Ama hepsi geçti. HIV ile yaşamda insanın en zorlandığı, canının acıdığı ve sürekli kendini tekrarlayan kısmı “önyargılar ve ayrımcılık” oluyor.

İşte kendi hayatımda yarattığım fırsat/lar da bu konularda oldu. Tanı almadan önce etnik ayrımcılığı önemsemezdim, eşcinseller için ‘onlar da öyle’ der geçerdim, dini inançlarda ‘nasılsa herkes İslamiyet’i öğrenecek’ der  üzerinde durmazdım, “kadının ne hakkı olur ki? Onun görevi evinde yemek – iş yapmak / hürmet etmek” diye düşünürdüm.  Bunlar gibi pek çok konu hakkında bilgili ve duyarlı (!) değildim.

HIV tanısı ile birlikte ayrımcılığın ve ötekileştirilmenin ne denli acı bir tadı olduğunu öğrendim.

Kimse ertesi gün kadınken erkek olarak uyanmaz veya bir Alman asıllı iken İtalyan olmaz. Bunlar gibi değiştiremeyeceğimiz gerçeklerimiz vardır. Ancak bir gün bir kaza ile engelli olabileceğimiz gibi önlem almadığımız için  HIV pozitif de olabiliriz. Bunlar da bir anda değişmeyecek gerçeklerimizden olur.

Tanı almamla birlikte ben de toplumun çoğunluğundan çıkıp  “öteki” oluverdim işte. Önüme çıkan bu fırsatı değerlendirerek, tüm bu alanlarda yaşanan ayrıcalıklara karşı ‘bir şeyler” yapmaya karar verdim. Çünkü; etnik farklılıklar (Türk, Kürt, Çerkez, Ermeni, Rum…vs), dini inançlar (Musevi, Hristiyan, Alevi, Sünni…), cinsel yönelim ve kimliğimiz (Eşcinsellik, Trans birey olmak, kadınlık – erkeklik…), sağlık statümüz (engellilik, HIV veya başka bir enfeksyon sahibi olmak….gibi) konularının hepsi ciddi birer “insan hakları” meselesi.

63-1Aslında HIV’e çok şey borçluyum. Hayatla mücadele yeteneğimi üst seviyeye taşıdı.  Dünya  görüşümü “insana dair”, insan haklarına saygılı ve dayalı olarak daha fazla genişletebildim.

Bu yazı için seçtiğim resmi çok yerinde buluyorum. Ben elime konan minik HIV’imle mutlu mesut yaşarken arka fonda görünen ‘ayrımcılık’ güzelim resmi bozuyor.

Sevgili HIV,

Seninle geçirdiğim bu 15 yılda bana öğrettiklerin ve kazandırdıkların için sana çok teşekkür ederim. Yıl dönümümüz kutlu olsun 😉

Sevgi Yılmaz