HIV Pozitif Hayatın Günlüğü

Archive for Ekim, 2012

HIV’e giden yol: HIV Tanısı Almak

İlk yazımda HIV ile nasıl tanıştığımı anlatmıştım sizlere, tabii ilk yazımda çıkan sonuç negatif idi ama yaşamış olduğum belirtiler vs. negatif olmadığımı düşündürmeye başlamıştı bana, bu belirtilerin çoğu zaman psikolojik olduğunu düşünerek kendimi rahatlatıyor, negatif olduğuma kendimi inandırmaya çalışıyordum ama belirtiler ağırlaştıkça bunun psikolojik olmadığını düşünecek kadarda bilinçli birisiydim.

Böyle durumlarda birçok kişinin yaptığı gibi ben de Google ile haşır neşir olmuş, aramalara başlamıştım belirtiler vs. diyerek, daha sonra o dönemde bana HIV pozitif olduğunu msn de söyleyen kişi(şimdilik kendisine x diyelim) ile devamlı iletişim halindeyiz, negatif olduğuma ne onun inanası geliyor ne de benim inanasım geliyor. Aslında tam teşekküllü bir hastaneden almış olsaydım bu negatifliği pek üzerinde durmazdım ama 7-8 dk da negatif olduğumu söyleyen bir uçuk hemşire ise kafamda soru işaretleri bırakıyordu. Forum sitelerini araştırıp, internetin altını üstünü yerle bir ediyordum, ben internette bilgiler arasında kayboldukça kafamın karışması da bir o kadar fazlalaşıyordu. Herkesin, test sonucu birkaç gün sürerken benim test sonucum 7-8 dakika içinde belli olması normal miydi? Aslında kafamdaki bütün soru işaretlerinin nedeni buydu.

X kişisi ile konuşup kararlaştırıyoruz, test sonucu ile ilgili kafanda soru işaretleri varsa İstanbul’a gel burada Cerrahpaşa’ya gidip testini olursun diyor, ben de kabul ediyorum ve İstanbul’a çufçuf yapan bir trenle gidiyorum. Ardından İstanbul Cerrahpaşa’da x kişisinin tedavi gördüğü doktoru ile görüşüp durumu anlatıyoruz, o da bizi test olmak için aynı hastanedeki başka bir yere gönderiyor, gidip kan veriyorum , kanı alan bayana soruyorum ne zaman öğrenebilirim test sonucunu diye, o da birkaç gün sonrasına gün veriyor( yanlış hatırlamıyorsam 2 gün sonrasıydı).

O yaşadığım 2 gün 2 yıl gibi geldi haliyle ve günlerden Cuma, kış günü olmasına rağmen günlük güneşlik bir İstanbul, sanki doğa bana bir sürpriz hazırlamış ve güneş ile beni Cerrahpaşa’nın yollarına uğurluyordu, maddi sıkıntıda olduğum için taksi yerine minibüsle gitmeyi tercih ettim, sora sora buldum minibüsleri( taksimde çiçekçilerin olduğu yerin hemen arkasından kalkıyormuş). Şoför abimize de söylüyorum ben buranın yabancısıyım beni Cerrahpaşa’ya gelince indirirmisin diyerek, saolsun abimiz Cerrahpaşa’da indirdi ve ben minibüsten inip test sonucunu alacağım binaya doğru gidiyorum, her ne kadar ayaklarım binaya yaklaştıkça gitmemekte dirense de zorluyorum ve binaya giriyorum. Test sonuçlarını sırada bekleyen birkaç kişinin arkasına geçip sıraya giriyorum, herkes elindeki kağıdı gösteriyor ve sonucunu alıp gidiyor, sıra bana geliyor nefesim duracak gibi ellerim titreyerek bana daha önce verdikleri kağıdı uzatıyorum, kadına diyorum; “ kan vermiştim onun sonucunu alacağım” diye, kadın bakıyor, arıyor ama bulamıyor, stresli kadın ufflayıp puflayıp aramaya devam ediyor o bulamadıkça ben eriyorum, o uff çektikçe sanki beynime yakın mesafeden ateş ediliyor birisi, ölüp ölüp diriliyorum ve görevli kadın bulamayacağını anlayınca kağıdı bana uzatıyor ve o sihirli kelimeleri ağzından döküyor “Sen içeriden alacaksın test sonucunu!!!“diyor, işte o an tükendiğim bittiğim an, titriyorum resmen. Anlamıştım sonucu artık, sonucu almaya ne gerek vardı ki!

Etrafıma bakıyorum, biraz soluklanıp etrafı inceliyorum, telaşlanmamaya özen gösteriyorum, aman kimse çakmasın durumu mantığı hakim, bir taraftan da içeriden alacaksın dediği içeri neresi diye düşünüyorum, bir koridor gibi yer var oraya doğru ilerliyorum, birkaç kez koridorun sonuna gidip geldikten sonra orada bankta oturan 26-30 yaşlarında bir bayanla göz göze geliyoruz ve kendisi durumu anlamış olmalı ki “ Sen burayı arıyorsun sanırım” diyerek koridorun girişindeki sol kısımda yer alan bir odayı gösteriyor, ben de teşekkür edip odaya doğru ilerliyorum ( durumu anladığına göre muhtemelen kendisi de pozitif bir arkadaşımızdı, kim bilir belki bu yazıları okuyordur şimdi kendisi).

Odaya girdikten sonra (laboratuvar gibi bir yer burası) , hemen kapı yanında duran bilgisayar ile meşgul genç bir bayana uzatıyorum kağıdı ve test sonucunu almam için buraya gönderdiler diyorum, genç doktor ya da biyolog (orada çalışanların branşını tam olarak bilmiyorum) kağıdın üzerinde yer alan numaraları girerek bilgisayardan kontrol ediyor ve bir saniye bekleyin diyerek oradaki başka bir doktorun yanına gidiyor, konuşuyorlar kendi aralarında ve dudaklarını okumaya çalışıyorum doktor ile göz göze geliyoruz ikisi konuşurken ve daha sonra doktor benim yanıma gelip gülümseyerek odaya geçelim diyor. Odaya geçiyoruz ve doktor; ”Maalesef test sonucun pozitif “ diyerek söze başlıyor, biraz sohbet ettikten sonra nereden kimden kaptığım gibi sorular soruyor ve daha sonra ekliyor, doğrulama testi de yapmamız gerektiğini yalancı pozitiflik çıkma olasılığının da olduğunu söylüyor, ben hemen yapalım o zaman diyerek balıklama atlıyorum tabii… Doktor sosyal güvencemin olup olmadığını soruyor, sosyal güvencemin olmadığını söyleyince de doğrulama testinin fiyatını ŞRANKK diye yüzüme patlatıyor, yanlış hatırlamıyorsam birkaç gün sonra tekrar hastaneye gelip 130 lira gibi bir ücret ödeyip doğrulama testini oluyorum, birkaç gün sonra bu test sonucumun da pozitif olduğunu öğrendikten sonra, doktor tekrar odasına alıyor ve konuşmaya başlıyor benimle;” zaten HIV hakkında çoğu şeyi biliyorsun, aklına takılan bir soru varsa sorabilirsin” deyip , Pozitif Yaşam Derneği’nin broşürlerini veriyor bana, burası HIV pozitifliler ile ilgili bir dernek, belki işine yarar, onlarla mutlaka bağlantı kur sana yol gösterirler diyor.( Daha sonra biraz daha sohbet ettik, tedavimi nerede göreceğime dair vs. İstanbul’da yaşamadığımı söylediğim için tedavi hakkında pek fazla bir bilgi verilmedi zaten) ama oradaki doktorun en çok aklımda kalan konuşmasını da yazmadan edemeyeceğim” tuvaleti kullandıktan sonra bir çamaşır suyunu tuvalete dökmen iyi olur, yalnız yaşamıyorsun ailenle yaşıyorsun sonuçta”.( doktor böyle düşünürse ahali ne yapar bilmem, bu arada o bölümde çalışan kişilerin doktor olup olmadığını bilmiyorum, belki laborant ya da biyolog vs. de olabilir).

Artık bir pozitif olarak hastaneden ayrılıyorum, dolmuş ile geldiğim hastaneden taksi ile gitmeye karar veriyorum hiç çekemezdim dolmuş yolculuğunu, bir taksiye atlıyorum ve tophane tarafına diyorum, birkaç kez bu yolda gelip gittiğim için yolu biliyorum haliyle ve taksici sürmeye başlıyor, camdan dışarı bakıyorum ben kafamda ki bir ton sorularla, kafamın içi allak bullak ağlamaklıyım ama ağlayamıyorum, ve birde ne göreyim Sultanahmet’e gelmişiz, bir an etrafıma bakınıyorum burada ne işimiz var diye, sonra adamla aynada göz göze geliyoruz, o sinsi bakışlarıyla anladım durumu zaten, hiç ses etmiyorum, gülüyorum sadece, sonra tophaneye geliyoruz, parasını veriyorum ve gidiyor ben de Taksim’e doğru çıkıyorum, İstiklalde biraz tur atarsam rahatlarım diyorum kendi kendime, öyle de yapıyorum ama o kalabalık insanlar arasında kimseye dokunmamaya çalışıyorum birisi bana dokununca kendime kızıyorum. Kendimi ucube gibi görmeye başlıyorum artık, neyse ki bu psikolojiyi üzerimden atmam uzun sürmedi…

Yaşasın artık HIV Pozitifim!

Bir sonraki yazım “Pozitif Yaşam Derneği ile buluşma” ile görüşmek üzere…

Bunları bilmeliyiz – HIV/AIDS Test ve Tanı Süreci

Başımızdan geçen olayları yazarken, bazen de onların bize öğrettiklerini paylaşma gereğini hissettim. Özellikle eğitim ve doğru bilgilendirme konusunda devletin üzerine düşen görevi yapmaması ve özellikle HIV ve onunla ilgili konuların devletin öncelikleri içerisinde yeralmaması ve programlara bile dahil edilmemesi sonucunda, büyük bir bilgi ve eğitim boşluğu bulunmakta. Bunun sonucu olarak gecikmeler ve ileri safhalara varan durumlar tedaviyi zorlaştırmakta ve yayılımın önlenmesi konusunda yetersiz kalmakta. Bu durumda “bana bir şey olmaz”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” yaklaşımı da kişilerin kendi araştırmaları önünde engel oluşturmakta. Gerçi internette, bilgi kirliliği de gözönünde tutulduğunda ve hatta bilginin yorumlanması konusundaki kişinin yetersizliği, yanlış düşüncelere ve kanılara ulaştırabilmekte. Bu nedenle internetteki tüm bilgileri doğru kabul etmek yerine, güvenilir kaynaklardan, anlaşılacak bir şekilde bilgilenmekte yarar var. Diğer bir konu da, tıbbi gerçekleri sadece bu konuda profesyonel olan doktorların bilebileceği…
 
Devletin yeterli önemi ve önceliği göstermemesi nedeni ile, kişisel çabalar ve sivil toplum kuruluşlarının göstereceği çabaların önemi artmakta.
 
Peki test aşamasından, tedavi aşaması ve tedavinin yerleşmesine kadar geçen sürede neler oluyor ve hangi konular birbirlerini takip ediyor.
 
Kabataslak;
01- Şüpheli durum
02- Proflaksi
03- Teste karar vermek
04- Test yaptırmak
05- Tanı almak
06- Durumun doktorca değerlendirilmesi
07- Tedaviye başlanması
08- Tedavideki sorunlar
09- Tedavinin yerleşmesi
10- Normal değerlere erişilmesi
11- Yaşam kalitesinin tekrar arttırılması
12- HIV Pozitif olma statüsü ve AIDS kavramlarının karıştırılması…
———————————
 
01-Şüpheli durum
Korunmasız cinsel ilişki, damar içi uyuşturucu kullanımı, cinsel ilişkide diğer şüpheli durumlar, pozitif annenin çocuğu emzirmesi, kan benzeri vücut sıvılarının kontrolsüz alış-verişi, yeterli tıbbi kontrol olmadan yapılan müdehaleler gibi konulardır. Açık konuşmak gerekirse, prezervatif gibi korucu önlemlerde, ilişki sırasında yırtılmalar da şüpheli durum olarak algılanabilir.
 
02-Proflaksi
Yukarıda sayılan ve bunlara benzer durumların yaşanması halinde, acilen (en geç 48 saat içinde) enfeksiyon doktoruna danışmak ve gerek görülmesi halinde önleyici tedavi almak, bulaşmayı büyük oranda önleyebilmekte. Bunun için şüpheli durumun tanımlanması ve zaman kaybetmeden doktora danışmanın önemi büyük.
 
03- Teste karar vermek
Şupheli bir durumdan sonra teste karar vermek en ideal durumdur, yani henüz semptomları beklemeden erken teşhis veya negatif sonucu öğrenmek. Hiç olmazsa, ilk semptomların görülmesi de teste karar verme konusunda erken aksiyon olarak tanımlanabilir. HIV pozitif olmak, ilk enfeksiyon safhası ile AIDS safhaları birbirleri ile karıştırılan kavramlar. Gerekli ve uygun tedaviyi alan hiç kimsenin AIDS safhasına erişmeyeceği söylenmekte. Bu durumda erken teşhise yönelik test ve gerekli önlemlerin alınması önemli. Süreklilik arzeden şüpheli durumlara tabi olanlar öncelikli olarak, periodik olarak test yaptırmak salık verilebilir.
 
04- Test yaptırmak
İlk test enfekte olma sonrasında, vücuttaki ilgili antikorun tespitine yöneliktir. Vücut enfeksiyon sonrası reaksiyon olarak, kuluçka evresinden sonra virüs ile savaşa başlar. Tıbbi terimler kullanmadan, vücudun bu savaşı gerçekleştirmeye yönelik tepkisidir. Antikor tesbit edilmesi, hiv ile enfekte olma durumunu işaret edebilir. Kesin sonuca varmak için, ikincil testlere gerek bulunmaktadır.
 
05- Tanı almak
Birinci, yani antikorun tesbitine yönelik test sonrasında, pozitif durum ortaya çıkması halinde onay süreci işletilerek, sonucu kesinleştiren ve emin olunmasını sağlayan diğer test/testler yapılır. Bu testlerin de pozitif çıkması halinde, tanı konulmuş olur. Bu testler antikorlardan öte, özellikle kandaki virüs varlığını irdeleyen testlerdir. Test sonucu kanda HİV’e rastlanması, tanının kesinleşmesi demektir.
Tanı kişinin kendisine, yetkin ve profesyonel kişilerce aktarılmalıdır.
Evde tek başın ayapılan hızlı testlere kesinlikle güvenilmemelidir. Yalancı sonuçların da ortaya çıkabileceği ve muhakkak ehil ve profesyonel kişilerce test yapılması ve teşhisin doktorlarca konulması zorunludur.
Tanı alan herkes, kendini korumak ve çevresindeki diğer kişiler ile ilgili önlemleri alma sorumluluğunda olmalıdır.
 
06- Durumun doktorca değerlendirilmesi
Tanının onaylanması ve teşhisin konulması sonrasında, diğer testlere geçilir. Kandaki diğer virüsler, parazitler, bakteriler ve mantarlara karşı savaşan CD4 diye adlandırılan asker hücrelerin sayısı, virüs yoğunluğu sonuçları, değerlendirilir. Ayrıca idealde virüsün türünü ve hangi ilaçlara karşı dirençli olduğunu gösteren rezistans testlerinin ve ilaca karşı kişinin allerjisini ölçen testlerin yapılması sonrasında. Hangi ilaç kombinasyonunun, ne zaman ve nasıl uygulanmaya başlanacağına doktorca karar verilir.
 
07- Tedaviye başlanması
Tedavi tamamıyle sigortalı olmak kaydı ile devlet tarafından karşılanır. Kişisel gelir testinin yaptırılması ve herhangi bir şekilde sigorta kapsamında bulunulmaması durumunda, sigorta kapsamına girilmesi için adımların gerçekleştirilmesi önemlidir. Hiç veya belli bir ücret ödeyerek, sosyal güvence altına girilmelidir. Bu sağlandıktan sonra, tüm tedavi ve ilaçlar devlet tarafından karşılanmaktadır.
Doktorun uygun görmesi durumunda veya değerlerin belli seviyelere ulaşılması beklenerek, akabinde tedaviye başlanır. Tedavi disiplinli ve bir ömür boyu sürmesi gereken bir olgudur. Aksamaması ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Kişinin kendisine tedavi konusunda, büyük sorumluluk düşer.
Tedavi, yayılımı büyük oranda engeller. Gerekli önlemlerin ilave olarak alınması ise, tamamen engellemeye yönelik aksiyonlardandır.
 
08- Tedavideki sorunlar
Tedaviye adapte olana kadar vücudun alışma süresi gereklidir. Bu süre içinde daha yüksek yan etkiler görülebilir. Daha sonra normal şartlar altında bunlar normal seviyelere iner veya kaybolurlar. Bazı durumlarda, vücudun aşırı hassasiyeti görülebilir. Alınacak tıbbı önlemlerle, bu durumlar giderilir ve tedavi oturtulur.
Doktorların desteği ve sürekli iletişim, adaptasyon için gereklidir.
 
09- Tedavinin yerleşmesi
Adaptasyon sağlanıp, normal olarak beklenen tepkilerin görülmesi ve virüs sayısında giderek azalma ile, tedavinin amacına ulaşmakta olduğu ve genelde altı ay sonunda ise virüsün vücutta belirlenemeyecek seviyelere inidiği görülür. Artık amacına ulaşan başarılı bir tedavi sonrasında, bütün hayat boyunca disiplinle uygulanacak tedaviye geçilmiş olur.
 
10- Normal değerlere erişilmesi
Altı ay sonrasında, tedavi ile birlikte artık hiv vücutta belirlenemeyecek seviyeye iner. Buna “negatif” seviyeye erişmek de denir. Bu durumda, tedavi amaca ulaşmış ve normal sağlık durumu yakalanmıştır.
 
11- Yaşam kalitesinin tekrar arttırılması
Tedavi alan ve bu tedaviyi disiplinli olarak uygulayan ve doktor kontrolünde olmayı sürdüren herkes normal hayatını sürdürebilir, normal hayat kalitesini yakalar. Evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Herkes gibi çalışabilir ve her türlü aktiviteye katılabilir.
Önemli olan bilinçli olarak kronik bir durum olan konuda disiplini elden bırakmamaktır.
 
12- HIV Pozitif olma statüsü ve AIDS kavramlarının karıştırılması…
Çoğunlukla hiv pozitif olma durumu ile, AIDS kavramları birbirleri ile karıştırılmaktadır. Özellikle medya bu konuda üzerine düşüne yapmamakta, sansasyonel haberlerle, gereksiz korku yayma stratejisi ile traj arttırımını tercih etmektedir. Bu durum özellikle büyük bir sorumsuzluk örneği olarak ortaya çıkmakta ve toplumun yanlış yönlendirilmesi veya hatta kişilerin ayrımcılığa tabi tutulmasına ve damgalanmasına neden olmaktadır.
HIV pozitif olma durumu, AIDS safhasında olmak demek değildir. AIDS safhası, tanıda gecikmeler, tedavide disiplinsizlikler ve ilaç ve tedavide aksamaların ve buna benzer durumlar sonucunda bir süre sonra ulaşılacak bir safhadır. Yeni ilaçlar ve bilimsel tedavi yöntemleri ile büyük oranda AIDS olasılığı yok edilmekte ve hiv ile yaşayan kişiler asla bu safhaya erişmemektedir. Tedavi alan ve disiplinli ve kisintisiz uygulayan kimse, basit önlemlerle toplum için asla tehdit oluşturmamakta ve toplum içinde sosyal yaşama hiç bir olumsuzluk oluşturmadan katılabilmektedirler.
 
Söylemekde yarar var ki, doktor olmayan biri olarak anlattıklarım yaşamın kendisinden derlenmiş ve özetlenmiştir.
En yararlı ve gerçek bilgiler yetkili ve bu konuda profesyonel olan doktorlarca verilirler.
 
Sevgi ve Saygılarımla,
Fatih Egelioglu
http://www.facebook.com/fatihegelioglu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/

HIV’e giden yol; Serüven 1

Herkesin HIV tanısına giden yolu farklıdır, kimi arkadaşlar tesadüf eseri, kimi arkadaşlar ise şüpheli bir ilişki yaşadıktan sonra HIV testi yaptırıp tanıyı alırlar. Benim serüven ise biraz farklı. Şimdi ilk yazımda HIV ile nasıl tanıştım onu anlatacağım sizlere…

İlk olarak HIV-AIDS ile üniversite yıllarımda tanıştım, yanlış anlaşılmasın, tanıyı o dönemde almadım, ders olarak bir dönem boyunca Hiv-Aids ile ilgili olan bir dersimiz vardı, o dönemlerde başladım bu virüsü tanımaya, o dönemlerden belliymiş başımın belası olacağı, ilk sene bu dersten kaldım, virüsü sınav esnasında yenemedim, virüs galip geldi, o yoluna devam ederken ben dersten kaldım. Ama ikinci sene bu virüsün tabiri yerindeyse inciğini boncuğunu öğrenip virüsü sınavda alt ettim ve galip gelerek sınavı geçtim ve virüsle vedalaşmadan bir daha karşıma çıkmamasını dileyerek arkama bakmadan uzaklaştım. Nereden bilirdim bu virüsün beni takip edip seneler sonra yine karşıma çıkacağını…

Aradan yıllar geçmiş, o dönem de birkaç kez sevgili olmayı deneyip başaramamış, son ayrılışımızdan sonra da uzunca bir süre konuşmadığım birisi, Msn’de selam verip sağlığımı sorması ile işkillenmem bir oluyor tabii, hemen akabinde; şimdi söyleyeceklerimi dinle ama telaşlanma diyerek lafa başlıyor ve ben o anda anlıyorum neler diyeceğini… Evde Annem televizyon izliyor ve ben kucağımda laptop ile iş arama sitelerinden iş ararken başımdan kaynar sular dökülüyor, ateş gibi oluyorum , yanıyorum parmaklarım tuşlara basmakta zorlanıyor. Telaşlanmamamı bir şekilde test olmam gerektiğini söylüyor ve beni yalnız bırakmayarak kendisi ile randevulaşıp Ankara’da buluşuyoruz ve test merkezine gidiyoruz.

Poliklinikte birkaç kişiye sorarak test olmak istediğimi söylüyorum ve onlarda görevli hemşirenin biraz işi olduğunu biraz beklemem gerektiğini söylüyorlar ve ben de beklemeye koyuluyorum ama o arada beklerken geçen her saniye bir saat gibi geliyor bana.

Uzun bir bekleyişin ardından hemşire odaya çağırıyor, ardından yanlış saymadıysam gözümün önünde yedi ya da sekiz (rakamla 7 ya da 8) eldiven giyip parmağımdan kan alıyor.( Beşinci eldivenden sonrasını giyerken biraz zorlandı ama giydi hepsini, telaşa mahal yok) ve o zaman korkular başlıyor bende, durum bu kadar vahim, ayvayı yedin sen diye kendi kendimle konuşuyorum orada… Parmağımdan aldığı kanı kartın üstüne damlatıyor ve o süre ne kadar sürdü tam olarak bilmemekle birlikte 7-8 dk sürdü sanırım hemşireyle o sırada sohbete başlıyorum, hakim suçluya soruyor, suçlu cevap veriyor.

Kiminle yaptın? Niye yaptın? Şimdi n’olacak? Ailene ne diyeceksin? Onları bundan nasıl koruyacaksın? ( Yazdıklarım abartı değildir aynen bu sorular kendini bilmez bir hemşire tarafından soruldu). Bir taraftan da karta bakıyor, pozitifim ben negatife doğru gitse böyle konuşmaz herhalde diye düşünüyorum.( Hemşirenin yaptığı bu konuşmalar bir başka kişileri intihara sürükleyebilir, bu yüzden sağlık kurumunda çalışanların da kişilerin psikolojilerini düşünerek kelimeleri seçmesinde fayda var. Belki hemşire bu şekilde korkutarak bir daha riskli bir ilişki yaşamayı engelleyeceğini düşündü bilemiyorum şimdi)… Ve bunların ardından hemşirenin ağzından çıkan kelimeler; SEN NEGATİFSİN! Kendimi pozitifliğe o kadar inandırmıştım ki bu kez negatif demesi bir şok etkisi yarattı. Nasıl yani? Emin misin ?Gerçekten negatif miyim bendiyerek ayrılıyorum test merkezinden…

Evet, Hiv’e giden yolda ilk serüven bu şekilde gerçekleşti, şimdi buradan negatif olduğumu düşünmeye başladınız değil mi? Ben de kısa bir süre negatif olduğumu düşünmeye başlamıştım ama sonra belirtiler “hayır sen negatif olamazsın” diye kulağımın içinde çığlık atana kadar…

Serüven 2’de görüşmek dileğiyle…

Cenk Tuna

GÜZEL BİR HAYAT İÇİN ÇABALIYORUM.

Bu gün güzel bir gün olarak başladı benim için hayatımın en güzel ve huzurlu 2 ayını geçiriyorum şu günlerde.

Ama yinede kalbimi sıkan bir şeyler var biliyorum sebebini ama kendime bile söyleyemiyorum. Hastaneye gittim geçenlerde testler yapıldı yine değerlerim yüksek çıktı ama olumlu olarak.

Sevmek sevilmek! Hımmm sevmeyi çok tattım ama sevilmeyi daha tam tadamadım ya yalan oldu yada ben anlamadım.

Şuan ki ortamım mükemmel tabi iş ortamından bahsediyorum arkadaşlarımı çok seviyorum çünkü anlayışlı ve cana yakınlar. Tabi arada dedikodu da yapmıyor değiliz 🙂

Rahatım yerinde huzurluyum bazen içim acıyo bazen yorulduğumu hissediyorum ama eskisi gibi sadece olumsuz değilim hep pozitif olmaya çalışıyorum ki beceriyorum da çok zor bir şey değilmiş bunu anladım bunca yıl boşu boşuna kendimi üzüp eziyet etmişim destekçilerim artıyor bazı şeylerden korkum azalıyor yani uzun lafın kısası hala HIV pozitifim..

Sizi seviyorum hoşçakalın…..

Yalnız Voltalar

Özür dilemeliyim belki de…. Gerçeklerimi paylaşmakla iyi mi ettim bilmiyorum. Ancak rol yapacak durumda olmadığımdan sanırım, yine ben olmakta yarar var. Gelip-giden duygular ve bazen basan ama sıkı basan duygular deyin, düşünceler deyin.. Ama izin verin ben olayım…

Reel hayat, yalancı ve yıpratıcı beklentiler içinde kaçıyor gibi… Girdap gibi içine alıyor umut ve kurtulamıyorsun. Tepene biniyor tüm ağırlığı kendibaşınalığın. Kilometrelerce yürüyorsun dışarıdan farkı sadece anlamsız kalabalık olan kendi göt kadar dairende, Her dönüşte kendine rastlıyorsun yine… Ölümlü insana verilebilecek en büyük ceza, ölüm değil aslında, ölümü devamlı beyninin nöronlarında hissetmek ve her zaman ne kadar uzak olsa da aklında bunu yaşamak… Ve gerisi yalnızlık olarak katalize ediyor tüm bu baskıyı işte… Yaz yaz bitmiyor, ama düşünce hiç geçmiyor, duygu hep aç…
 
Sevgi ve Saygılarımla,
Fatih Egelioglu

http://www.facebook.com/fatihegelioglu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/

Bakarsın umduğundan iyi geçer yaz

Kaç yaz gördüm cümlesine ilave edeceğim birkaç ayrıntıdan biridir “en sıcak yazdı” eki. Nasıl yazlardı bunlar? diye düşündüğümde “geldi geçti boşver” diye bir cevapla geçiştirmeyi tercih ediyorum ama bir çırpıda aklıma gelen ilk resim; iki kişilik bir çadırı yanlış kurup, bozup tekrar kurduğumuz ve bitiminde kendimizi denize attığımız ve gün batımında şaraplarımızı tokuşturduğumuz yaz. Yaşadığım en tatlı yazmış demek ki, hiç silinmemiş. Sevgili Kayahan’ın “ Aşk bayrakları” isimli şarkısının çalındığı yaz.

Bu yaz da ;

Taze nane yapraklarının yüzdüğü limonlu soda,
Kumsallara bıraktığım sayısız ayak izleri,
Denize bıraktığım kulaç izleri,
İçki, eğlence ve uykusuzluğun Miracı,
Ve sevgilim Güneş…

ile geçmedi yaz. Haziran’dan Ağustos’ un yarısına kadar; hasta mıyım değil miyim bilemediğim bir tabloda hep yatağımda geçti yazım. Garipti. Daha önceki klinik tablolarıma benzemeyen bir hastalık tablosu idi. Ne çok zayıfladım, ne yaralarım çıktı dudağımda. Sürekli terledim, soğudum ve yere yığılacak derecede halsiz ve ayakta durmamı engelleyen bir baş dönmesiyle yatağımda buldum kendimi hep. Bağışıklık güç değerlerim AIDS tablosuna yaklaştığımı haber veriyormuş. Son yaptırdığım testlerimin sonucu bunu söylüyordu. Sosyal güvencem kesildiği için ara vermek durumunda kaldığım tedavimin bir sonucu bu tabi ki.

Şimdi oldukça iyi bir tablodayım. Çok kısa sürede, bağışıklık güç değerlerim, tarihimdeki en yüksek değere çıktı. Oysa ki tedaviye ara vermek çok tehlikeli bir harekettir.

Yani; tekrar merhaba

İnanç ÖZGÜR