HIV Pozitif Hayatın Günlüğü

Archive for the ‘Fatih Egelioğlu’ Category

Farklı bir seyahat

Yine gitmiştim oraya… Bu sefer bir arkadaşımın evinde kalıyordum. Oradan ayrılalı neredeyse 3 yıl olmuştu. Ancak oradan hiç kopamamıştım. “Orası” derken, söylemememe izin verin lütfen… Hayatımın bazı köşeleri, gölgede kalsın olur mu :)?

Ayrılışım farklı olmuştu. Herkes başka bir rahatsızlık nedeniyle ayrıldığımı zannediyordu. Öyle söylemiştim. Onlara söylediğim ayrılık nedenim, tedavisi büyük olasılıkla gerçekleşmeyecek ve sonunda da öleceğim bir rahatsızlık idi. Zaten ben de gerçekte öyle düşünüyordum. Yani onlar benim kanser olduğumu düşünüyorlardı.

Yıllar geçti, herkes tedavimin başarı ile sonuçlandığını ve kanseri yendiğimi düşünmekteydi. Aslında kendi çapımda, daha önce beni ölüme götüreceğini düşündüğüm gerçek sağlık sorunumun karşısında, 1-0 öndeydim. HIV’i yenmiştim, sürekli kullandığım ilaçlar sayesinde. Ve artık çok bilgilenmiştim ve hatta bu konudaki uluslararası bir kuruluş olan EATG üyesiydim. Verilen eğitimler sayesinde, bir çok şey öğrenmiş ve sosyal medya aracılığı ile bir çok arkadaşa da elimden geldiğince destek olmaya çalışmaktaydım.

Arkadaşımın evinde çok rahat hissediyordum. Neredeyse bir aydır onun evinde misafirdim. Bir akşam çay içerken sordu bana, “Oğlum senin bir sağlık sorunun oluduğunu söylemişti, ancak tam olarak ne olduğunu anlatmadı. Senin neyin vardı?”…

Durdum ve “Kanser!” dedim… Sonra, iki damlayı zor tuttu gözlerinde. Ve tabi düştüler sonunda. “Üzülme! Yendim kanseri… ” dedim gülümseyerek… O da gülümsese de, hala içinde bir hüzün oluşu seziliyordu. Ve bana hiç bir şey söylemedi… Ve aynı yoğunlukta ve yücelikte dostluğunu hep devam ettirdi…

Uzun bir süre geçti… Ona gerçeği söylemek istedim… Tam söyleyecekken, vazgeçiyordum. Size şunu söyleyeyim ki, sorunumuzu herkese anlatmanın anlamı yok. Çok kazancımız olacağını sanmıyorum. Gerçekten bilmesi gerekenler ve sonuç olarak söylemenin de bir yararı olması gerektiğini düşündüm hep. Hala da öyle düşünürüm.

Kendimi toparladım ve söyledim… Karşımda şok geçiren biri yoktu… Gülümsedi ama biraz da hüzünle yine… “Biliyor musun ki, senin asıl sorununun farkındaydım… ” dediğinde, şok olma sırası bendeydi… Ve sonra anlattı…

Megerse açıkta bıraktığım ilaçlarımı görmüş çamaşırlarımı yıkamak için alırken. Ve araştırmış ve tabi ki bulmuş ne için kullanıldıklarını… Ama bana hiç bir şey söylememeyi tercih etmiş öylece…

Hiç değişmedi davranışı ve arkadaşlığımız hala sürüyor… Aynı yoğunlukta ve aynı sağlamlıkta…

Böyle arkadaşlarım olduğu için mutluyum 🙂

Ancak siz yine de, bir yararı olmayacaksa kimseye söylemeyin… Hiç gereği yok… Kötü olduğu için değil, ancak belki de yararı olmayacağı için… Varsın hatam, söylememek olsun…

Ne demiştim? Bu hayat gerçek dostlarla güzel 🙂

Fatih Egelioğlu
http://www.facebook.com/fatihegelioglu

Umut ve Hayat

Şu aşının bulunması, ilacın bulunması, vücuttan kesin olarak atılması beklentisi yok mu…! Bırakın bunları… Bunları düşünürken, günün geçtiğinin farkında olmayanlardan mısınız yoksa? Bu umudun, bugünü yok etmesine izin verenlerden misiniz?

checklist-300x225Tabii ki umut olacak ama bu umut içimizde bir karanlık yaratmamalı asla… Umut anlam olarak olumludur… Onu olumsuz hale sokma tercihinde bulunmayın…!
Bugün ne yaptığınızı veya ne yapamadığınızı düşünün şimdi… Yarınıbugünden daha yoğun ve iyi yaşayın artık… “Ne kadar zamanım kaldı?” sorusu yerine, “Bu zamana neler sığdırmalıyım?”, “Neler yapmak istiyorum?” demek yerinde olmaz mı? HIV ile yaşamasak bile böyle değil miydi aslında hayat?

Bunları söyleyen “ben” ne mi yaptım? Kendimin bile inanamadığı bir çok planımı gerçekleştirdim… Hatta yapamayacağımı düşündüğüm bir çok isteğimi gerçekleştirdim. Örneğin bir liste yaptım diyeyim… Ve tek tek işaretliyorum başardıkça… Sırası ile hala boş yok 🙂

Şimdi ayağa kalkın ve soruları kafanızdan silin… Gereksiz soruları… Ve umudun, bir canavar gibi önünüzü kesmesine izin vermeyin… Umudu umuzunuza oturtup, onunla yolculuğa başlayın artık… Sanki hiç bir şey olmamış gibi…

İyi yolculuklar şimdiden

Fatih Egelioğlu
https://www.facebook.com/fatihegelioglu

Yalnız değilsin

loneliness

Biliyorum ne hissettiğini!
Evet senin…
“Ne olacak şimdi!?” deyişini,
Duyuyorum…

Şimdi sadece düşünüyorsun…
Yukarıdaki cümleleri de zaten sesinde değildi…
Düşüncenin ne kadar kalabalık olduğunu,
Biliyorum….

Odanda kaç adım attığını hatırlamıyorsun bile,
Ve kaç daire çizdiğini…
Çizdiğin her dairenin çıkılmaz bir düvar ördüğünü de biliyorum…

Bildiğim daha çok şey var emin ol!
Belki bir kaç adım, gün ve ay ötesini…
Hayat bugün başladı…
Tüm isteklerine erişmek için zaman bugün…

O dört duvar yalan dostum…
Belki dün yanından hiç farketmeden yürüdüğün,
Öğlen arasında aynı pidecide yemek yediğin,
Otobüsde aynı kapıdan binip, aynı kapıdan indiğin,
Aynı bizim gibiydi…

Her şey güzel olacak,
Söz ver kendine şimdi,
Ve inan…
Ve bil ki ve kesinlikle bil ki;

Yalnız değilsin !

Fatih Egelioğlu
http://www.facebook.com/fatihegelioglu
http://www.facebook.com/pozitifses
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

 

Deli-kanlı

Sevglii Arkadaşlar,

Bugün, sizlerle bir arkadaşınız olarak konuşmak istedim. Beni anlayacağınıza eminim. Lafı döndürüp, dolaşmadan hemen konuya girmek istiyorum. Doğumdan itibaren önce hızla büyüme, sonra stabilite ve daha sonra da bir anlamda tekrar küçülmeyi yaşamak, vücudun zaman içindeki seyri. Ancak akıl, birikim ve ruh devamlı bir gelişim içerisinde. Bu da çevreden gelen sinyalleri, doğru yorumlayıp, kendine yararlı bir şekilde mal etmeyle ilgili bir konu.

Fiziksel büyümeyi, vücuttaki hücre yapımının, hücre yıkımından fazla ve hızlı olması olarak basitçe tanımlamak hata olmaz. Fiziksel yaşlanma ise, tam tersi, artık vücut yeni hücrelerle yenilenme hızından daha çok, yıpranma ve yıkım dönemine girmekte.

genclikGençlik demek devamlı yenilenmek demek, enerji demek, yediğinden, içtiğinden fiziksel ve biyolojik olarak etkin faydalanmak demek. Son model bir arabanın yakıt harcaması gibi, bir litre ile bilmem kaç kilometreyi, tam performansa gitmek demek. Üzerine artık gençliğin önünde müthiş teknolojik ve bilgi kaynağı imkanları var. Hz.Google, sorulan her şeyi yanıtlıyor artık, internette yok yok… Ancak internet bir o kadar da hatalı bilgi ile dolu. Yukarıda da söylediğim gibi, “bilgiyi doğru yorumlayabilip, kendine yararlı bir şekilde mal etmek” çok önemli. Yine de doğru kullanıldığında internetin sağladığı fayda müthiş.

Gençler önlerine serilen olanaklar nedeni ile daha açık bir vizyona sahipler, teknolojiyi kullanmaktan çekinmiyorlar, daha çok dil bilmenin gerekliliğini, daha fazla ve doğru bilgiye sahip olmanın öneminin farkındalar.

Ancak, delikanlı olmanın ve neredeyse taşan bir enerjiye sahip olmanın getirdiği bir sonuç da, hayatı aynı oranda hızlı yaşamak ve bazı durumlarda önlem gerekliliklerini elden bırakmak denebilir.

Cinsellik utanılacak bir durum değil. Kültürümüz gereği, sadece gençlerin değil, tüm toplumun kendini sınırlamak zorunda hissettiği doğru ve hatta bu sınırlama ve müdehale resmi kurum ve devlet kademesinden de gelebilmekte. Her şeye rağmen, gençler neyi, ne zaman ve nasıl yapabileceklerini biliyorlar ve kendi kararlarını verme konusunda gerekli yetilere ve kapasiteye sahipler.

Belki genç arkadaşların anlayışına sığınarak söylenecek bir konu var ki; gençlerin cinsel paylaşımlarında gerektiği gibi ve gerektiği kadar korunmadıkları ve partnerlerini korumadıkları gibi bir gerçek de var. İşte bu anda, hiç istenmeyen durumlarla karşılaşma olasılığı kendini gösterebiliyor. Örneğin, son zamanlarda genç arkadaşlarda HIV yayılımının arttığı belirtiliyor. Bunu önlemek ve paylaşımları olması gerektiği gibi mutlu ve sağlıklı yaşayabilmek çok kolay aslında; prezervatif kullanımı.

Ülkemizde resmi kurumların prezervatif kullanımını özendirici etkinliklere, gençleri cinselliğe teşvik olarak görmesi hatası büyük. Oysa, bu konuda bilgilendirme ve bilgilenme, ne cinsel paylalımları arttırıyor, ne azaltıyor, ancak kesinlikle ve kesinlikle sağlıklı ve mutlu paylaşımların en önemli aracı prezervatif kullanımı.

Sevgili Genç Arkadaşlar,

Cinsel paylaşımlarınızda ve hatta sürekli ilişkilerinizde dahi prezervatif kullanınız… Bu gerekliliği anladığınıza şüphe yok. Libido’nun belli bir seviyeye ulaşması, kişinin kendine hakim olma yeteneğini düşürmekte ve işte bu durumda prezervatif kullanımı gibi bir kuralı unutma ihtimali yükselmekte. İşte o an, kendine dur demek ve gerekli önlemleri almak büyük bir gereklilik.

HIV’in gençler arasında kendine yer bulmasını ve yayılımını önlemek için lütfen;
– Yanınızda prezervatif bulundurunuz,
– Prezervatif’i kolay erişilebilen bir yerde, örneğin cüzdanınızda tutunuz,
– Prezervati’i kız-erkek herkesin yanında bulundurmasının gereklilik olduğunu aklınızdan çıkarmayınız,
– Sürekli ilişkinizde dahi, korununuz, koruyunuz,
– Prezervatif kullanmanın, karşınızdakine-partnerinize güvenmek ve güvenmemekle ilgilisi yoktur,
– Aksine; prezervatif kullanmak, partnerinize karşı bir saygı ve sevginin göstergesidir,
– Prezervatif kullanımı, istenmeyen durumları kesinlikle önler,
– Kaliteli prezervatif kullanınız, kullanım tarihine dikkat ediniz,
– Lubrikantlar, prezervatif kullanımı ile birlikte bulaşının önlenmesi olasılığını ayrıca düşürürler,
– Periyodik olarak ve şüpheli durumlardan en az altı hafta sonra HIV testi yaptırınız. Erken tanı, istenmeyen durumları önler.
– Şüpheli durumlarda uzman doktora danışınız.

Şüpheli bir durumda veya tedavi süreci hakkında bilgi edinmek için, ayrıca görebileceğiniz link;
HIV Tanı ve Tedavi Süreci

Gençler!

Herkesten saygı beklerken, lütfen önce kendimize ve birbirimize saygı gösterelim; korununuz-koruyunuz 🙂

Fatih Egelioğlu

www.facebook.com/fatihegelioglu
www.facebook.com/pozitifses
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Basit HIV Tanı ve Tedavi Akışı

Basit HIV Tanı ve Tedavi Akışı

Başka bir hayat

Hep kendini anlatır insan ama HIV ile yaşayanlar, tanıdıkları veya tanımadıkları diğer HIV ile yaşayanların hayatını kendi hayatlarından pek fazla ayıramazlar. Ortak yönleri o kadar çoktur ki, tüm farklılıklar neredeyse yoktur artık. Bireylerin yaşadıklarını dinlerken bile, onu kendi hayatının bir parçası olarak alabilirsin kolayca. Aynı tecrübeleri yaşamışsındır veya en azından benzerlerini.

Arkadaşlarımıza pozitif olup, olmadıklarını sormayız biz. Kendileri söylerlerse söylerler. Ve başkalarına bildiklerimizi asla söylemeyiz.Arkadaşlarımızın sırları, bize gömülüdür. Kendi içimizde, imzasız bir sözleşmemiz vardır. Onun için bu prensibe bağlı olarak aşağıdaki gerçek hikayede, ne bir ülke adı, ne bir isim yok.

Bir toplantı sırasında anlatmıştı uzun yıllardır HIV ileyaşayan bir kadın arkadaşım;

1233337_405925732863415_880129021_a2003’de eşim hastalanmıştı. Önce bu hastalığın ne olduğunu anlamamıştık. Doktorlar her şeyi denemiş ama bir türlü iyileşmemişti. Sonra HIV testi yapıldı ve o zaman sorunun HIV’den kaynaklanan komplikasyonlar olduğunu öğrendik. Ben ise çok iyi hissediyordum ancak yapılan testte benim de bu virüsü edindiğim ortaya çıkmıştı. Bizim ülkemiz fakir ve az gelişmiş bir yer olduğundan, o zamanlar HIV tedavi ilaçları bulunmuyordu. Doktor bana “Eşini al ve eve gidin… Orada ölmeyi bekleyin… Yapabileceğimiz hiç bir şey yok!” dediğindeki ruh halimizi anlatamam… Başka bir seçeneğin de, ya başka bir ülkeye gidebilmek ve tedavi alabilmek veya kendi paramızla başka bir ülkeden o pahalı ilaçları almak olduğunu söylemişti. Ancak, eşim dayanamadı ve bizi bırakıp gitti.

Dört çocuğumla kalmıştım yalnız başına. En büyük korkum, çocuklarımın da tanı alma olasılığı idi. Çocuklarımın hepsine test yapıldı. Ve…. En büyükleri olan kızım hariç, çocuklarımın tamamı pozitif çıkmıştı. O anı tarif edemem… Dünya daraldı, gözlerim karardı ve sonrasını hatırlamıyorum…Kendimden geçmişim… Uyandığımda bir yataktaydım… Ağlıyordum ve birden çocuklarım geldi aklıma. Nerede olduklarını sordum doktora… İçerideki odada olduklarını söyleyince doğruldum yataktan ve gözyaşlarımı sildim. Üzerimi toparladım. Daha güçlü olmalıydım. Çare bulmalıydım. Benim yaşayıp yaşamamam önemli değildi artık ama onların yaşaması gerekiyordu. Bunun için de ben de hayatı tutunmalı ve daha güçlü olmalıydım. O an o gücü hissettim. Eşimi kaybetmem yeterdi ve artardı bile ama artık kayıp vermeye dayanamazdım, hele ki çocuklarımı…

En büyük kızımda sorun yoktu. Ondan sonraki oğlum ve en küçükleri (ikizler) de pozitiftiler. Büyük oğlum 11 yaşındaydı, ikizler ise henüz bir yaşını doldurmamışlardı. Ve bir kaç hafta sonra ikizler AIDS safhasına ulaştılar. O an yapaçak tek şey vardı; neyimiz varsa satıp, başka bir ülkeden ilaçları satın alıp, gelmek… Hastane çalışanları çocuklarımın yanına olabildiğince yaklaşmıyorlardı. Test için kan bile almıyorlardı. Kendi ellerimle çocuklarımı besliyor ve bakımlarını yapıyordum ancak, daha çok şey yapabilmeliydim.

Avusturya’ya gidip ilaçları aldım ve aynı gün geri döndüm. İkizlerime tedaviyi başlattık. Üç haftada ikizlerden biri iyileşmeye başladı, bir kaç hafta sonra diğeri de ilaçlara olumlu yanıt vermeye başladı. İştahları açılmıştı ve kendilerine gelmeye başladılar. Toparlanıyorlardı. Artık dünyalar benimdi, ama bunu sürdürme kaygısı basıyordu bir yandan. Kalan beş kişilik ailemizde dördümüz tanı almıştık. Büyük oğlum ve ben henüz çok iyiydik.

Artık bu da bana yetmiyordu. Ülkemde benim sorunuma sahipbir çok insan vardı ve onlar da sahipsizdi. Devlet parasızlıktan yardım etmiyordu veya edemiyordu, bu konuda destek olabilecek bir kuruluş/organizasyon yoktu. Herkes yapayalnızdı. Ve tekrar ayağa kalktım… Bunu ben yapacaktım… İşte bu nedenle ülkemdeki ilk derneği kurdum.

Akla gelen ne kadar önyargı varsa, hepsi ile mücadele ettim. Kendi şahsımla ilgili önyargılar bir yana, çocuklarımı okula almak istemiyorlardı. Diğer çocukların velileri, çocuklarımın okula gelmelerini ve kendi çocukları ile yan yana oturmalarını istemiyorlardı. Büyük mücadeleler verdim. Okul Yönetimi ve Öğretmenler içinde beni destekleyenler vardı. En sonunda çocuklarımı okula kabul ettirebildim. Daha sonra bazı veliler bu yaptıklarından utanıp, bizden özür dilediler. Hatta şimdi, artık çocuklarının doğum günlerine, benim çocuklarımı da davet ediyorlar, hatta bazılarının evlerinde kalabiliyor benim çocuklarım.

Biz 7 kardeşiz. Kürtaj yasaktı bizim ülkemizde. Bu yüzdenbayağı kalabalık bir aileydik. Hastahanelerde ortak iğneler ve steril olmayan aletler kullanılırdı. İşte benle eşimin virüsü edinme yöntemimiz buydu. Diğer bir çok vatandaşım gibi, hatta çocuklar gibi. Ancak kardeşlerimin sadece birisi benimle görüşüyor. Diğerleri benle görüşmek istemediler. Onları görmeyeli yıllar oldu. Önceleri çok üzüldüysem de, şimdi çok aklıma gelmiyor ama onları özlemiyor değilim.

Bu süreç içinde büyük oğlum artık 18 yaşına geldi. Ve geçen yıl ona bu konuyu anlatmaya karar verdim. Çünkü hala enfekte olduğunu bilmiyordu. Bir çok kişiye, çocuklarına söyleme konusunda yardımcı olmuştum ama kendi çocuğuma nasıl söyleyebileceğimi bilmiyordum. Ya benden nefret ederse, ya beni terk ederse, ya benle bir daha görüşmezse… Hepsi kafamdan geçiyordu. Korkuyordum…

Oğlumu karşıma aldım ve başladım; “Belki benden nefret edeceksin… Belki beni suçlayacaksın ve kim bilirne yapacaksın ama olay böyle böyle böyle…” diye anlatırken, diğer yandan titriyordum.

Oğlum ayağa kalktı ve bana sarıldı.. Ağlıyordu ve “Anne!!! Sen benim hayatımdaki tek idolsün!!! Sen benim için  dünyanın en önemli insanı ve benim en değerli varlığımsın!!! Seni çok seviyorum ve seninle gurur duyuyorum… Ben bu konuyu zaten biliyordum. Sen, kardeşlerim için okulda mücadele ederken, ben her şeyin farkındaydım. Seni çok seviyorum anne!!! Hep senin ve kardeşlerimin yanında olacağım…” dedi bana.

Ağlıyordum… Mutluydum… Oğlum benimleydi ve düşündüğümden daha olgundu meğerse ama bunca yıl bana söylememişti. Sordum “Niye bana bilidğini söylemedin oğlum?”

Oğlum; “Zamanını bekledim anne, söyleyeceğin günü bekledim. Zaten işin başından aşkındı. Seni izliyor ve seninle zaten gurur duyuyordum… Gerek görmedim…”

Şimdi ikizlerim 11 yaşında ve sağlıklılar. Ağabeyleri’nin bir kız arkadaşı var. En büyük kızım da bizlerle. Ben uluslararası bir kuruluşa da üyeyim. Ve hala kendi ülkemde, herkes için bu konudaki mücadelemi sürdürmekteyim.

Bu da bir başkasının hayatından bir kesitti… Ve siz anlatamayanları ve duymadıklarınızı düşünün…

Fatih Egelioglu
www.facebook.com/fatihegelioglu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Uzun süre sonra

Çok uzun sure geçti… Aylar olmuştur.  Yazı çok iyi geçirdiğimi söylemeliyim. Uzun uzun tatil yaptım.  Sürekli bir işim yok, yani serbest çalışıyorum şu aralar. Ancak ilk kontratımı 15 günlük yaptıktan sonra, 6 aylık bir projede uzmanlık teklifi aldım aynı kişilerden. Türkiye’de iş yapan, yabancı bir firma. İşime gelmedi değil. Çalışma günleri konusunda benim istediğim zaman çalışıyorum diyebiliriz. Veya istediğim zaman ama makul sürelerde dinlenebiliyor, tatil yapabiliyorum. Oradan kazandığım paranın bir kısmını, yurt dışında bir batıya, bir de çooooook uzaklarda doğuya giderek harcadım… Canıma değsin!!! Ancak büyük kısmı kendi adıma bir turistik gezi iken, uzaklara seyahatimin asıl nedeni HIV/AIDS konusunda üye olduğum EATG adındaki bir kuruluşu temsilen, bu konudaki gelişmelerin tartışıldığı, sunumların yapıldığı, seminerlerin yer aldığı uzun toplantılara dahil olmaktı. Beklediğimden yavan geçtiyse de, çok iyi ve müthiş insanlar tanıdım. Hem HIV/AIDS konusunda bilgi sahibi ve deneyimli insanları tanıyıp, hem gelişmelerden haberdar oldum. Beklediğimi bulamadığımı yine de söylemeliyim haberler ve gelişmeler açısından. Fakat özellikle HIV’in vücutta gizlendiği rezervuarların ortaya çıkarılmasına yönelik olarak çalışmalar yıpıldığını öğrendim. Zaten HIV’in yok edilememesinin, yani tamamen vücuttan silinememesinin ana nedeni, devamli mutasyona uğrayıp, değişmesi yanında bir tane bile virüsün, vücudumuzda rezervuar deniler bir yerlerde gizlenip, sonra yine çoğalmaya başlaması diyebiliriz. Bu olguyu incelemeye ağırlık vermişler anlayacağınız.

Ayrıca sonra yurt dışında EATG’nin Genel Kurulu’na katıldım. Aslına bakarsanız, bunlar daha önce hiç düşünmediğim ama pozitif olduktan sonra zamanın akışı ve denk gelişi ile üye olduğum kuruluşların bana getirdikleridir diyebilirim. Artık daha iyi tanıyorum bu kuruluşları ve hatta daha global bazda insanlara destek topluluklarının içinde yer alıyorum, çok aktif olarak henüz kendimi de tatmin edecek sonuçlar alamasam da. Ancak mesleğim sayesinde onlara yararlı olacak noktalar buldum. Dolaylı olsa da benim gibi HIV ile yaşayan insanlara destek olmak beni daha iyi hissettiriyor.

Ayrıca kendi ülkemde çalışmalarını sadece ve bir süredir uzaktan izleme durumunda olduğum derneğimizin iyi yolda olduğunu duymak da bu konulardaki mutlu edici haberlerden. Belki bir süre sonra yine o çalışmalar içinde yer alabilirim. Bakalım zaman ne gösterir.

Gittikçe şahsen daha geniş bilgiler ediniyorum beraber yaşadığım o küçük canlılar hakkında ve onlarla nasıl yaşanabileceğini öğreniyorum diğer yandan. İlaçlarımı her gün aynı saatte alıyorum. Değerlerim iyi noktalara geldi. Fakat işte, vücuda giren her bir yabancı cismin yan etkileri olabileaceği gibi, ömür boyu kullanmak durumunda olduğum ve kimyasal maddeler içeren o ilaçların vücuduma karşı bazı istenmeyen etkileri görülmeye başladı. Böbreklerimde bazı sorunların başlangıcı ile ilgili belirtiler var periyodik test sonuçlarında. Onları da aşacağız doktorlarımın yardımı ile, eminim.!… Hatta EATG’den arkadaşların önerilerini de, doktorlarımla paylaşacağım. Bakalım ne derler.

Bu yazıdan sonra ayrı olarak EATG Toplantısı’nda tanıdığım 4 çocuk annesi HIV ile yaşayan yabancı bir arkadaşımı anlatacağım. Tabi ismini ve nerede yaşadığını belirtmeyeceğim. Bilinsin ki biz HIV ile yaşayanlar, birbirimize dahi, HIV ile yaşayıp yaşamadığımızı sormuyoruz. Ancak, birbirimize bunu söyleyince bir diğerimiz bu konuyu öğreniyor. Aslında bizim için kimin ne ile yaşadığından çok, nasıl insan olduğu önemli. Tabii ki birbirimizi iyi tanıdıkça, daha çok açıyoruz içimizi ve hatta çok iyi arkadaşlar oluyoruz. Bu realite, yeni ama HIV ile yaşamasaydık asla tanışamayacağımız güzel insanları tanımamıza olanak sunuyor. Anlayacağınız, “Her şer’de bir hayır var!” savını yaşayanlardanız. İşte HIV ile tanışmak ama bu nedenle güzel olaylar yaşayabilmek de hayatın ironisi..

Şimdi yeni bir gece ve ben o arkadaşımı yazacağım bir sonraki yazıda…

Fatih Eğelioğlu
http://www.facebook.com/fatihegelioğlu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Genç Bir Kız

Aklıma yıllar öncesi geldi

Bir arkadaşımla yürüyorduk… Karşıdan gelen bir genç kız çarptı gözüme, gülüyordu ve kendi kendine konuşuyordu. Arkadaşıma dönerek onu gösterdiğimde, “Ahhh!” diyerek el salladıona.Vesonra da yaklaştılarbirbirlerine, ben de peşisıra.

Genç kız gayet enerjik görünüyordu. Sırtında birçanta, elinde bir simit ve kalem ve kağıt. Kara kalem çiziyormuş oturup bir yerlerde. Sonra konuşma ilerledikçe, arkadaşımın ona sorduğu soru sonrasında, “İyiyim ama ilaçlar ile ilgili sorun yaşıyorum bazen. İlaçlarsız, imkansız!…” deyişini tam anlayamamıştım. Arkadaşıma döndüğümde, birşey söylemedi ama, genç kız “Ben HIV Pozitif’im deyiverdi!… Şaşırmıştım ve hüzünle karışık, korku, şevkat ve buna benzer birçok farklı duygu sardı içimi…

uc3a7an-zeplinler

Bu arada bulunduğumuz yerin Türkiye olmadığını da belirtsem iyi olur. Orada ilaçlarla ilgili sorunlar yaşanıyordu. O kız ise doğduğundan beri HIV Pozitif’ti. Hiç negatif bir hayatı olmamıştı. Çocukluğundan beri once şurup, sonra da hap olarak aldığı günlük ilaçlarla yaşamaya alışıktı. İki kere ilaç kombinasyonu, kazandığı direnç nedeniyle değiştirilmişti. Onlar da ilaç bulamadığında meydana gelmiş ve şimdiki kombinasonunu da kaybemek istemiyordu.

Çocukluğundan beri yaşadığı şehrin dışın açıkmadığına inanamamıştım. İlaçları çoğu zaman aylık olarak dağıtıldığından ve geliştirdiği korkular yüzünden, bunu gözealamadığını söylemiş. Şimdilerde ilaçlarını üçaylık olarak alsa da, alışkanlığını bozmadığından bahsetmişti.

Okullarda ayrımcılığa uğramış, çoğunlukla arkadaşı olmamış. Çevresindekiler statüsünü bildiği için, dışlamışlar. İşte buymuş onun kendi kendine konuşması ve en iyi arkadaşının artık kendisi olması. Hatta kendine yaptığı espirilere güler olması bundanmış.

Çok zeki olduğu anlaşılıyordu. Statüsünü kabullenmiş kabullenmesine de, şu an çektiği işsizlik problemi yüzünden de, aç uyumaya da alışmış. Ailesinin nerede olduğunu merakettiniz belki. Annesi zaten o küçükken vefatetmiş. O zamanlar kürtaj yasak olduğundan, kürtaj olamayan annesinden almış HIV’i… Annesinin nereden aldığını ise sorduğu kimse bilmiyormuş. Zaten artık çok da önemi yokmuş bunu öğrenmek, belli bir sure merak ettikten sonra.

Benim HIV ile tanışmam böyle olmuştu. İlk defa HIV Pozitif birin itanımıştım. Sonra bir yerde üçümüz oturup, konuşmuştuk. Elimi ona uzattığım, yanaklarından öptüğüm için şimdi kendimle gurur duyuyorum. Çok kısa bir tereddütten sonra, atlatmıştım korkumu. Sonra da içimde ona karşı oluşan duygu sanırım acıma ile kıvılcımlanan, ancak sonra şevkate dönen ve daha sonra da yeni duruma alışarak normalleşen bir duyguydu. Sonra bir güzel yemek yedik. Patlayasıya kadar. Hesabı arkadaşımla ben ödemiştik. Olsun, o genç bir kızdı ve biz büyüklerin bunu yapması normaldi. TekTürk ben olsam da, arkadaşım da bizden aşağı kalmayan bir el açıklığına sahip biriydi işte. Muhabbet uzadı v euzadı… Sonrasında sinema…

Sineme sonrası onu evinebırakmıştık. Arada mailleşiyorduk. Uzun süredir ondan mail almıyorum ama arkadaşım bir kaç kere daha rastlamış ona.

Aklıma geldi yine ilk tanıdığım HIV Pozitif bir kişi ve ona karşı davranışım sayesinde şu aralar kendimle gurur duyuyorum. Şimdilerde beklediğim anlayışı gösterdiğim için gururluyum. Aslında ne kadar da normal ve olması gereken bir davranışmış, Gurur duymak ne kadar doğru bilmesem de, sizden saklayamam bunu. Ailemdeki birkaç kişi ve özellikle “Yaşayan Kütüphane Organizasyonu”nu düzenleyen genç arkadaşların tutumları da farklı değildi.

O zaman bir negatif olan ben, şimdi bir HIV ile yaşayanım. O zaman bir HIV ile yaşayana davranışım, şu an başkalarından bana karşı beklediğim artık. Ve o zaman duygularımı ve mantığımı bir kenera bırakmadığım için, şimdi daha çok hakediyormuşum gibi bunu.Ve en önemlisi, hiç ummadığı bir durum bir gün her bir insanı bulabilirmiş.

Fatih Egelioğlu

www.facebook.com/fatihegelioglu

http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/

skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Yaşayacağız

Tıp çok gelişti ve artan hızla gelişiyor. Ancak bu kadar hızla yol alırken bilim, insan önyargıları, yine kendi türüne kıymakta. İnsanın, insanı yemesi nasıl ki yamyamlıksa, önyargılarla virüse teslim olmamış hayatların sönmesine neden olmak da aynı… Oysa aynı etten ve kemikten, aynı düşünce ve duygudan yapılı türdeşlerine, bu kadar eziyet eden yaratık var mı dünya üzerinde. Sanki hiç onu bulamazmış gibi sorunlar, sanki HIV ile yaşayanlar, engellilerı yok sayan, yerlerini  toplum dışına itenlerin ayakları hiç takılmazmış veya takılmayacakmış gibi…

 Bus-shelter-male2
İnsan, iyi veya kötü olmayı tercih eder… Siz insana kıymayı tercih etmeyin… Yaralar yeterince derin… Bir ilaç gibidir sevgi ve hoşgörü, el uzatmak veya hiç değilse iteklememek uçurumdan aşağıya, insanlıktır…
İnsanın insana yaptığı eziyeti, insan olan yapmaz!!! Bari siz yapmayın!!!
Damgalamaya, ayrımcılığa karşı durup, yücelin!!!
Biz virüse teslim olmadık, olmayacağız…
Fatih Egelioğlu
skype: fatihegelioglu / fatihegelioglu@yahoo.com

Bunları bilmeliyiz – HIV/AIDS Test ve Tanı Süreci

Başımızdan geçen olayları yazarken, bazen de onların bize öğrettiklerini paylaşma gereğini hissettim. Özellikle eğitim ve doğru bilgilendirme konusunda devletin üzerine düşen görevi yapmaması ve özellikle HIV ve onunla ilgili konuların devletin öncelikleri içerisinde yeralmaması ve programlara bile dahil edilmemesi sonucunda, büyük bir bilgi ve eğitim boşluğu bulunmakta. Bunun sonucu olarak gecikmeler ve ileri safhalara varan durumlar tedaviyi zorlaştırmakta ve yayılımın önlenmesi konusunda yetersiz kalmakta. Bu durumda “bana bir şey olmaz”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” yaklaşımı da kişilerin kendi araştırmaları önünde engel oluşturmakta. Gerçi internette, bilgi kirliliği de gözönünde tutulduğunda ve hatta bilginin yorumlanması konusundaki kişinin yetersizliği, yanlış düşüncelere ve kanılara ulaştırabilmekte. Bu nedenle internetteki tüm bilgileri doğru kabul etmek yerine, güvenilir kaynaklardan, anlaşılacak bir şekilde bilgilenmekte yarar var. Diğer bir konu da, tıbbi gerçekleri sadece bu konuda profesyonel olan doktorların bilebileceği…
 
Devletin yeterli önemi ve önceliği göstermemesi nedeni ile, kişisel çabalar ve sivil toplum kuruluşlarının göstereceği çabaların önemi artmakta.
 
Peki test aşamasından, tedavi aşaması ve tedavinin yerleşmesine kadar geçen sürede neler oluyor ve hangi konular birbirlerini takip ediyor.
 
Kabataslak;
01- Şüpheli durum
02- Proflaksi
03- Teste karar vermek
04- Test yaptırmak
05- Tanı almak
06- Durumun doktorca değerlendirilmesi
07- Tedaviye başlanması
08- Tedavideki sorunlar
09- Tedavinin yerleşmesi
10- Normal değerlere erişilmesi
11- Yaşam kalitesinin tekrar arttırılması
12- HIV Pozitif olma statüsü ve AIDS kavramlarının karıştırılması…
———————————
 
01-Şüpheli durum
Korunmasız cinsel ilişki, damar içi uyuşturucu kullanımı, cinsel ilişkide diğer şüpheli durumlar, pozitif annenin çocuğu emzirmesi, kan benzeri vücut sıvılarının kontrolsüz alış-verişi, yeterli tıbbi kontrol olmadan yapılan müdehaleler gibi konulardır. Açık konuşmak gerekirse, prezervatif gibi korucu önlemlerde, ilişki sırasında yırtılmalar da şüpheli durum olarak algılanabilir.
 
02-Proflaksi
Yukarıda sayılan ve bunlara benzer durumların yaşanması halinde, acilen (en geç 48 saat içinde) enfeksiyon doktoruna danışmak ve gerek görülmesi halinde önleyici tedavi almak, bulaşmayı büyük oranda önleyebilmekte. Bunun için şüpheli durumun tanımlanması ve zaman kaybetmeden doktora danışmanın önemi büyük.
 
03- Teste karar vermek
Şupheli bir durumdan sonra teste karar vermek en ideal durumdur, yani henüz semptomları beklemeden erken teşhis veya negatif sonucu öğrenmek. Hiç olmazsa, ilk semptomların görülmesi de teste karar verme konusunda erken aksiyon olarak tanımlanabilir. HIV pozitif olmak, ilk enfeksiyon safhası ile AIDS safhaları birbirleri ile karıştırılan kavramlar. Gerekli ve uygun tedaviyi alan hiç kimsenin AIDS safhasına erişmeyeceği söylenmekte. Bu durumda erken teşhise yönelik test ve gerekli önlemlerin alınması önemli. Süreklilik arzeden şüpheli durumlara tabi olanlar öncelikli olarak, periodik olarak test yaptırmak salık verilebilir.
 
04- Test yaptırmak
İlk test enfekte olma sonrasında, vücuttaki ilgili antikorun tespitine yöneliktir. Vücut enfeksiyon sonrası reaksiyon olarak, kuluçka evresinden sonra virüs ile savaşa başlar. Tıbbi terimler kullanmadan, vücudun bu savaşı gerçekleştirmeye yönelik tepkisidir. Antikor tesbit edilmesi, hiv ile enfekte olma durumunu işaret edebilir. Kesin sonuca varmak için, ikincil testlere gerek bulunmaktadır.
 
05- Tanı almak
Birinci, yani antikorun tesbitine yönelik test sonrasında, pozitif durum ortaya çıkması halinde onay süreci işletilerek, sonucu kesinleştiren ve emin olunmasını sağlayan diğer test/testler yapılır. Bu testlerin de pozitif çıkması halinde, tanı konulmuş olur. Bu testler antikorlardan öte, özellikle kandaki virüs varlığını irdeleyen testlerdir. Test sonucu kanda HİV’e rastlanması, tanının kesinleşmesi demektir.
Tanı kişinin kendisine, yetkin ve profesyonel kişilerce aktarılmalıdır.
Evde tek başın ayapılan hızlı testlere kesinlikle güvenilmemelidir. Yalancı sonuçların da ortaya çıkabileceği ve muhakkak ehil ve profesyonel kişilerce test yapılması ve teşhisin doktorlarca konulması zorunludur.
Tanı alan herkes, kendini korumak ve çevresindeki diğer kişiler ile ilgili önlemleri alma sorumluluğunda olmalıdır.
 
06- Durumun doktorca değerlendirilmesi
Tanının onaylanması ve teşhisin konulması sonrasında, diğer testlere geçilir. Kandaki diğer virüsler, parazitler, bakteriler ve mantarlara karşı savaşan CD4 diye adlandırılan asker hücrelerin sayısı, virüs yoğunluğu sonuçları, değerlendirilir. Ayrıca idealde virüsün türünü ve hangi ilaçlara karşı dirençli olduğunu gösteren rezistans testlerinin ve ilaca karşı kişinin allerjisini ölçen testlerin yapılması sonrasında. Hangi ilaç kombinasyonunun, ne zaman ve nasıl uygulanmaya başlanacağına doktorca karar verilir.
 
07- Tedaviye başlanması
Tedavi tamamıyle sigortalı olmak kaydı ile devlet tarafından karşılanır. Kişisel gelir testinin yaptırılması ve herhangi bir şekilde sigorta kapsamında bulunulmaması durumunda, sigorta kapsamına girilmesi için adımların gerçekleştirilmesi önemlidir. Hiç veya belli bir ücret ödeyerek, sosyal güvence altına girilmelidir. Bu sağlandıktan sonra, tüm tedavi ve ilaçlar devlet tarafından karşılanmaktadır.
Doktorun uygun görmesi durumunda veya değerlerin belli seviyelere ulaşılması beklenerek, akabinde tedaviye başlanır. Tedavi disiplinli ve bir ömür boyu sürmesi gereken bir olgudur. Aksamaması ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Kişinin kendisine tedavi konusunda, büyük sorumluluk düşer.
Tedavi, yayılımı büyük oranda engeller. Gerekli önlemlerin ilave olarak alınması ise, tamamen engellemeye yönelik aksiyonlardandır.
 
08- Tedavideki sorunlar
Tedaviye adapte olana kadar vücudun alışma süresi gereklidir. Bu süre içinde daha yüksek yan etkiler görülebilir. Daha sonra normal şartlar altında bunlar normal seviyelere iner veya kaybolurlar. Bazı durumlarda, vücudun aşırı hassasiyeti görülebilir. Alınacak tıbbı önlemlerle, bu durumlar giderilir ve tedavi oturtulur.
Doktorların desteği ve sürekli iletişim, adaptasyon için gereklidir.
 
09- Tedavinin yerleşmesi
Adaptasyon sağlanıp, normal olarak beklenen tepkilerin görülmesi ve virüs sayısında giderek azalma ile, tedavinin amacına ulaşmakta olduğu ve genelde altı ay sonunda ise virüsün vücutta belirlenemeyecek seviyelere inidiği görülür. Artık amacına ulaşan başarılı bir tedavi sonrasında, bütün hayat boyunca disiplinle uygulanacak tedaviye geçilmiş olur.
 
10- Normal değerlere erişilmesi
Altı ay sonrasında, tedavi ile birlikte artık hiv vücutta belirlenemeyecek seviyeye iner. Buna “negatif” seviyeye erişmek de denir. Bu durumda, tedavi amaca ulaşmış ve normal sağlık durumu yakalanmıştır.
 
11- Yaşam kalitesinin tekrar arttırılması
Tedavi alan ve bu tedaviyi disiplinli olarak uygulayan ve doktor kontrolünde olmayı sürdüren herkes normal hayatını sürdürebilir, normal hayat kalitesini yakalar. Evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Herkes gibi çalışabilir ve her türlü aktiviteye katılabilir.
Önemli olan bilinçli olarak kronik bir durum olan konuda disiplini elden bırakmamaktır.
 
12- HIV Pozitif olma statüsü ve AIDS kavramlarının karıştırılması…
Çoğunlukla hiv pozitif olma durumu ile, AIDS kavramları birbirleri ile karıştırılmaktadır. Özellikle medya bu konuda üzerine düşüne yapmamakta, sansasyonel haberlerle, gereksiz korku yayma stratejisi ile traj arttırımını tercih etmektedir. Bu durum özellikle büyük bir sorumsuzluk örneği olarak ortaya çıkmakta ve toplumun yanlış yönlendirilmesi veya hatta kişilerin ayrımcılığa tabi tutulmasına ve damgalanmasına neden olmaktadır.
HIV pozitif olma durumu, AIDS safhasında olmak demek değildir. AIDS safhası, tanıda gecikmeler, tedavide disiplinsizlikler ve ilaç ve tedavide aksamaların ve buna benzer durumlar sonucunda bir süre sonra ulaşılacak bir safhadır. Yeni ilaçlar ve bilimsel tedavi yöntemleri ile büyük oranda AIDS olasılığı yok edilmekte ve hiv ile yaşayan kişiler asla bu safhaya erişmemektedir. Tedavi alan ve disiplinli ve kisintisiz uygulayan kimse, basit önlemlerle toplum için asla tehdit oluşturmamakta ve toplum içinde sosyal yaşama hiç bir olumsuzluk oluşturmadan katılabilmektedirler.
 
Söylemekde yarar var ki, doktor olmayan biri olarak anlattıklarım yaşamın kendisinden derlenmiş ve özetlenmiştir.
En yararlı ve gerçek bilgiler yetkili ve bu konuda profesyonel olan doktorlarca verilirler.
 
Sevgi ve Saygılarımla,
Fatih Egelioglu
http://www.facebook.com/fatihegelioglu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/

Yalnız Voltalar

Özür dilemeliyim belki de…. Gerçeklerimi paylaşmakla iyi mi ettim bilmiyorum. Ancak rol yapacak durumda olmadığımdan sanırım, yine ben olmakta yarar var. Gelip-giden duygular ve bazen basan ama sıkı basan duygular deyin, düşünceler deyin.. Ama izin verin ben olayım…

Reel hayat, yalancı ve yıpratıcı beklentiler içinde kaçıyor gibi… Girdap gibi içine alıyor umut ve kurtulamıyorsun. Tepene biniyor tüm ağırlığı kendibaşınalığın. Kilometrelerce yürüyorsun dışarıdan farkı sadece anlamsız kalabalık olan kendi göt kadar dairende, Her dönüşte kendine rastlıyorsun yine… Ölümlü insana verilebilecek en büyük ceza, ölüm değil aslında, ölümü devamlı beyninin nöronlarında hissetmek ve her zaman ne kadar uzak olsa da aklında bunu yaşamak… Ve gerisi yalnızlık olarak katalize ediyor tüm bu baskıyı işte… Yaz yaz bitmiyor, ama düşünce hiç geçmiyor, duygu hep aç…
 
Sevgi ve Saygılarımla,
Fatih Egelioglu

http://www.facebook.com/fatihegelioglu
http://pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/